“Bizim ölçülerimize göre devasa bir mıknatıs’ın üzerinde yaşıyoruz.”
“Mükemmel biçimde anlayabilirsiniz, eğer onu zihninize gereği gibi yerleştirirseniz.”
William Thomson (Lord Kelvin)
Şu anda bilimsel olarak kanıtlanmış olan, bilebildiğimiz kadarıyla dünyanın dört kez manyetik kutup değişimi geçirdiğidir. Bu da yaklaşık 2.5 milyon yıllık bir zaman dilimi demektir. Bugün bu durum kesinleşmiştir. Günümüz insanları bunu yeni keşfetmiş olsa da, binlerce yıl önce yaşamış Mayalar bu gerçeğin farkında olup, biliyorlardı.
Uzmanlar, Dünyanın manyetik gücünün 1860 tan beri hızla düştüğünü, kuzey ile güney manyetik kutuplarının 780 bin yıllık bir aradan sonra, şimdilerde yer değiştirmeye başlayabileceğini savunuyor.
Dünya’nın manyetik alanı zayıflıyor. 1845 te Alman matematikçi Carl Friedrich Gauss manyetik alan ölçümlerini kaydetmeye başladı. Bu gün, onun ölçümlediği manyetik alan yeğinliğinin %10 daha düşük olduğunu görüyoruz. Manyetik alan yeğinliğinin düştüğü ilk olarak denizcilerin seyir defterlerindeki kayıtların incelenmesi sonucu ortaya çıkmış, daha sonra bilimsel bir nitelik kazandırmak için ciddi ölçümler yapılmıştır.
Peter Olson, (John Hopkins Üniversitesinde bir geofizikçi) “Küçük değişimler önemsiz . Ancak jeolojik kayıtlarda manyetik alanın tümüyle kalkması ile kutupların (kuzey ile güney) yer değiştirdiğini gösteren çok önemli bulgular var.” diyor. Bu kanıtlar mineral oluşumlar ile donmuş lav kalıntıları üzerinde yapılan ölçümlerle saptanmıştır. Örnekse, 4000 yıl önce donmuş bir lav kütlesi Dünya’nın 4000 yıl önceki manyetik alan bilgilerini kayıt eden bir defter gibidir. Jeolojik kayıtlarda kutupların ortalama 500,000 yıllık periyotlarla değiştiği, ancak bu değişimin düzenli olmadığı, en son 780,000 yıl önce kutup değişimi yaşandığı saptanmıştır.
Gary Glatzmaier, (bir yer bilim ile manyetik alan uzmanı, the University of California, Santa Cruz.) “manyetik alan geçmişte defalarca değişti, ama yaşam durmadı. Bu günlerde manyetik alanın hızla azalıp, kutup değiştireceğini duyuyoruz. Bu binlerce yıl sürecek bir süreç değil, biz bu değişimin canlı tanıkları olacağız. ” demekte.
Bilim adamları manyetik alanın, yer kabuğunun çok derinlerindeki katı çekirdek, demir ile nikelden oluşan sıvı katmandaki ısı çalkalanmasından oluştuğunu düşünüyorlar.
Katı çekirdek sıvı katmana değdiğinde, akışkanı ısıtarak onun çekirdekten uzaklaşmasını sağlıyor. Bu konveksiyon akımı nedeniyle oluşan elektrik akımı dünyanın manyetik alanını oluşturuyor. Sıcak sıvı yükselip yerini soğuk sıvıya bırakıyor. Bu döngü böyle sürüp gidiyor.
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü bu dalgaları bir biçimde düzene sokuyor. Ancak belli zamanlarda bu düzen yavaş yavaş bozulup, tümüyle düzensizlik eğemen oluyor. Daha sonra zamanla yeniden eskisinin tersine bir biçimde düzene girmeye başlıyor. Bu döngü sürekli devam ediyor.
Manyetik alandan, yalnızca pusulayla yönümüzü bulurken yararlanmıyoruz. Aslında, yeryüzündeki yaşamın ona bağlı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü manyetik alan, bizi uzaydaki zararlı ışınımdan korumakla kalmıyor, yeryüzü ile denizlerde yaşayan birçok canlı, yönlerini bulabilmek için de manyetik alandan yararlanıyor. Peki, ya bu alan bir gün yok olursa, ya da tersinirse (yer değiştirirse) ne olur?..
Araştırmalar, gezegenimizin manyetik alanının düzenli olarak yer değiştirdiğini gösteriyor. Yer değiştirme süreci, 5 yüz bin ile bir milyon yılda bir gerçekleşiyor. Ortalama 5.000 yılda da tamamlanıyor. Bu süreler bize uzun gibi görünebilir. Ancak yapılan son araştırmalar, yeni bir tersinmenin eşiğine gelmiş olabileceğimizin ipuçlarını veriyor.
Yer değiştirme (tersinme) sürecinde, manyetik alan ciddi bir kararsızlık yaşıyor. Dahası bu sırada, uzun bir süre iki kutuplu manyetik alanın yeğinliği, önemli ölçüde düşüyor. Çok kutuplu bir manyetik alan oluşuyor. Manyetik alanın yeğinliğinde, son birkaç yüzyıl içinde gözlenen hızlı düşüş, bilim çevrelerinin dikkatini çekiyor. Geçmişle ilgili kayıtlara bakıldığında, böyle bir düşüşün, bir kutup tersinmesi öncesi gerçekleşen, tipik bir durum olduğu görülüyor.
Manyetik alanın yeğinliği ile biçiminde oluşacak değişiklikler, yüklü parçacıkların, atmosfere giriş biçimini etkileyecek. Bu durum, kutup ışıklarına ilgi duyanları belki sevindirecek; Çünkü gök yüzü, her yerde donanma şenliği gibi olacak. Ancak yeryüzüne ulaşan zararlı ışınımın önemli ölçüde artmasına neden olacaktır. Eğer bu durum, atmosferdeki ozonun bozunmasına yol açarsa ki öyle olacaktır, morötesi ışınımın yeryüzüne daha fazla ulaşması kaçınılmaz hale gelecektir. Bu olayın elektronik altyapıya vereceği zararın yanında; daha korkutucu olan, aşırı radyasyonun yol açacağı kanser ile genetik mutasyonlardır (değişimler).
Bazı araştırmacılar, belli dönemlerde canlıların büyük bölümünün soyunun tükenmesini, manyetik kutupların değişim sürecine bağlıyorlar. Yeryüzüne ulaşan yüklü parçacıklar, ayrıca iletişim hatları ile yörüngede dolanan uydularla haberleşmeye ciddi zararlar verebilirler.
Manyetik alanın kaybolması, manyetik kutupların yer değiştirme sürecinde, orta noktaya karşılık geliyor. Yer değiştirme (tersinme) tamamlandığında, pusulaların ibreleri kuzey yerine güneye, Antartika’ya yönelecek.
Eski kayalar içine hapsedilmiş manyetik mineraller, son 100 milyon yıl içinde, yaklaşık 170 kez kutup yer değiştirmesi (tersinme), yaşandığını gösteriyor. Demek ki yaklaşık ortalama 600 bin yılda bir kutup tersinmesi olmakta… Bu hesaba göre yeni bir tersinme günümüzde gündeme gelmeli. Çünkü dünya’nın en son manyetik tersinmesi, 780 bin yıl önce yaşanmış.
Manyetik kutupların değişme süreci, en çok canlıları etkileyecektir. Özellikle göç eden canlıların etkilenmesi kaçınılmaz. Çünkü bu canlılar, yönlerini bulurken büyük oranda manyetik alandan yararlanıyorlar. Yeryüzündeki türlerin büyük bölümünün, belli dönemlerde ortadan kalktığı biliniyor. Kuşlar, deniz kaplumbağaları, arılar ile balinalar gibi birçok tür bu değişimden etkilenecek. Ancak, bu canlı türleri birçok kez manyetik kutup tersinmelerini de yaşamışlar.
Dünya’nın kuzey manyetik kutbu, Kanada’yı ‘terk etti’. En az 400 yıldır, Kanada’ya ‘ait’ olan Dünya’nın manyetik kutbu, bu ülkeyi ‘terk etti’. Bugünlerde Arktik’te, bilim gezisini tamamlayan Kanada Doğal Kaynakları Jeomanyetik Laboratuvarı Başkanı Leri Nüitt Ottava şöyle diyor:
“Yer değiştirme özelliği olan manyetik kutup, örnekse XVII yüzyılın başından beri Kanada Arktiği’nin sınırları içerisindeyken, bu günlerde Kanada sınırlarının 200 mil dışına çıkmıştır. duyarlı ölçümler, manyetik kutbun bizim sınırlarımızın dışına çıktığını göstermiştir, Fakat hala eskisi gibi ona en yakın ülkeyiz.”
Gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. “Beşinci kutupsal kayma” olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen Sınır Ötesi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Candan, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlıyor. Candan, “Kutuplar yer ya da açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu diye yorumladığımız, şu anda Kuzey Kutbu’ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar’a göre de daha önce yaşanan dört çağ da tıpkı bu biçimde sona erdi.” diyor.
Manyetik alanın ortadan kalkmasının yaşam üzerine etkileri şunlar olabilir :
● Manyetik alanı kullanarak göç eden canlı türleri (bazı kuşlar, balinalar, balıklar, ..) göç yollarını bulamayabilir. Bu nedenle soyları tükenebilir yada sayıları çok azalabilir.
● Manyetik alanın ortadan kalkması yada alan yeğinliğinin azalması yerküreyi uzaysal radyasyon dalgaları ile güneşin zararlı ışınlarına karşı korumasız (kalkansız) hale getirecektir. Gündüz vakti koruyucu kıyafetlerimiz olmadan dışarı çıkamayacağız. Artık kimse sahilde güneşlenemeyecek.
● Aynı biçimde, aşırı radyasyon yüzünden, bitkilerle tarımın her türlüsü de zarar görecektir. Demek ki açlık tehlikesi başgösterebilecektir.
● Artık pusulalar yerine yalnızca uydu navigasyon sistemleri kullanılabilecek. O da, elektronik altyapının zarar görmesi yüzünden, bunlarla olan iletişim bozulmamış olursa…
● Kutuplarda görülen kuzey ışıkları dünyanın her yerinde görülebilecek.
Bu bilgilerin ışığında dünyamızın asıl derdinin, bizim çokça yakındığımız “Küresel Isınma” olmadığı anlaşılıyor… Atmosferdeki ozon katmanının incelmesine de manyetik alan değişikliğinin neden olduğu bir gerçektir.
Ama ne yazık ki, insanların bazı davranışlarını, örnekse atmosfere fazla karbondioksit (CO2) salınması, sprey gazlarının fazla kullanılması gibi olayları önlemeye gücümüzün bulunmasına karşın, manyetik kutup değişimine karşıkoyabilme olanağımız yoktur. Bu bir doğa olayı olduğu için onu gözlemleyip, saptamaktan öteye gidemeyiz. Belki kendimizi koruyabilmek için bazı önlemler düşünülüp, yürürlüğe konabilir. Böyle düşünüp, bu önlemleri şimdiden planlamamız gerekir. Bu olamıyorsa kitle halinde yok olma durumuyla karşı karşıya kalabiliriz.
Bu konuda bilim adamları gerekli uyarmaları yapıyorlar. Gelecek olan, dünyayı alt üst edebilecek çok yeğin bir manyetik depremdir!.. Ama nedendir bilinmez; bu bilgi herkese, bir yer depremi bilgisi gibi, kolayca ulaşamıyor. Buna karşın, olabildiğince önlemlerin alınmasının gereği de açık bir gerçek olarak gözlerimizin önünde durmakta…
Bu gelişmeleri doğru bilinçlendirip, yapabilirsek dertlerimizi oluşturan gündelik anlamsız, küçük çekişmeleri bir kenara bırakarak evrene geniş açıyla bakma çabasını göstermeliyiz derim. Çünkü doğa her şeye karşın bildiğini okumakta…
Gerçekten enteresan tsk