EVREN ile ZAMAN KAVRAMINA DEĞİŞİK BİR YAKLAŞIM….

buyukpatlama.jpg

Eternity is a very long time, especially towards the end.”
Stephen HAWKING

[1992 yılında Büyük Patlama (Big Bang) kuramının kanıtları bulundu. Lawrance Berkeley Laboratuarları ile California Üniversitesi'nin ortak yürüttüğü bir çalışmada, George Smoot Başkanlığındaki bir grup araştırmacı, COBE (Cosmic Backround Explorer) uydusunun evrendeki fon ışımasındaki ısı dalgalanmalarının büyük patlamadan kaldığını keşfettiler.
1994 te, Kara Deliklerin varlığına ilişkin kanıtlar bulundu. Hubble uzay teleskopunun (*) verilerine göre 52 milyon ışık yılı ötede bir kara delik gözlendi. Kara deliklerin varlığı Albert Einstein’ce genel görelik kuramı kapsamında öngörülmüştü. M87 adı verilen bu kara delik, Einstein’ın öngörüsünün bir kanıtı niteliği taşıyor.]

Bunlar klasik bilgiler. Ama uzay ile kara delikler için değişik düşünceler ile değişik kuramlar da var. Bunun için şu aşağıdaki alıntıyı yayınlıyoruz.

Stephen Hawking big bang kuramının oluşmasında kuramsal olarak en fazla yararı olan bilim adamlarından birisidir. Konu üzerinde çalışmayı sürdürerek sanal zaman fikrini ortaya attı. Bu matematiksel olarak kolaylık sağlayan karekökü -1 olan sanal bir zaman ifadesiydi.

Matematiksel olarak normal zaman kullandığımızda Big Bang kuramına uygun genişleyen bir evren modeliyle karşılaşıyoruz. Sanal zaman kullanırsak bir başlangıç anını içermeyen sonlu, ama bütünüyle sınırsız bir evrenle karşılaşıyoruz. Hawking’in çalışmalarındaki ilginç nokta ise gerçek zaman diye adlandırdığımız, bizim algıladığımız zaman kavramının gerçek olmadığını, sadece bizim algılarımızın bir sonucu olduğu, bir değer ifade eden asıl gerçek zamanın matematiksel anlatımlarda kullandığımız sanal zamanın olduğunu savunmasıdır.

Evren neden var oldu?..

Araştırmacılar, bu sorunun yanıtını “Herşeyin Kuramı” adını verdikleri bir evren formülüyle yanıtlamayı umuyorlar. İngiliz astrofizik uzmanı Stephen Hawking, yeni bulgularıyla, içinde bulunduğu fantastik bir “hiper uzay” ın kapılarını açıyor. Biz diğer evrenleri göremiyoruz; ancak, Hawking kuramında koşut (paralel) evrenlerde olanların, bizim korkularımızı, becerilerimiz ile özlemlerimizi etkileyebileceğini ileri sürüyor. koşut evrenlerle ilgili model, şu bilinmeyenleri çözebiliyor : Uzayda gözlemlenen kara delikler nelerden oluşuyor?.. Çekim kuvveti, diğer doğal kuvvetlere oranla neden zayıf?.. Işık, içinde bulunduğu evreni terk edemez. Bu nedenle komşu evrenin yaşayanları onu göremezler. Bununla beraber, gravitonlar hiper uzaya uçuyorlar.

Stephen Hawking, “Sonsuz sayıda eşiz evrenler var” diyor. Hawking, Şu anda tümüyle felçli, ancak zihninin inanılmaz bir hareketliliği var. 59 yaşındaki astrofizikçi, evrenin varoluşunu açıklamak amacıyla yıllardır üstünde çalışılan “Her Şeyin Kuramıi” nın (Theory of Everithing) formülünü oluşturmayı başardı. Buna “M-teorisi” adını verdi. Kuram uzayı, içlerinde bizim eşizlerimizin bulunduğu, başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor.

Stephen Hawking’in geliştirdiği evren kuramı, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor. Hawking, mantıksal olarak beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor. Görülebilir evrenlerimiz dışında, iç içe geçmiş, eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren var. Eğer Hawking haklıysa daha pek çok olgu koşut evren kuramıyla açıklanabilecek. Hawking’in geliştirdiği formül, makroskobik dünyasını tanımlamakla kalmayacak, “Büyük patlama” ile birlikte zaman ile uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek. Böylece insanoğlu, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek

Kara deliğin çekim alanı o kadar güçlü ki, ışın da içinde olarak hiçbirşey çekim alanından kurtulamıyor. Fizikçiler bu duruma “tekillik” adını veriyorlar. Hawking çevresindeki her şeyi yutan bu tuzakların tümüyle karanlık olmadıklarını, ışın yaydıklarını gösterdi. İçinde yaşadığımız evrenin de, “tekillik” durumundayken, Büyük Patlama ile birlikte biçimlenmeye başlaması, Hawking’in buluşunu daha da önemli kıldı. Bu sayede bir gün, belki de yaratılış hikayesinin sıfırıncı saniyesine ulaşılabilirdi. Hawking, “hiçlik” ile “varlık” arasındaki geçiş anının aydınlatılmasının, “Tanrı’nın planı”nı ortaya çıkarmak anlamına geldiğini düşünüyor.

Bir evren formülü, bütün zamanlar ile evrendeki bütün olaylar için geçerli olmalı; Demek ki son bir denklem, mikrokozmoz ile makrokozmozda etkili bütün kuvvetleri içermeliydi. Bugüne kadar yapılan matematiksel hesaplamalar, sadece üç kuvveti kapsıyordu:

1- Elektromanyetik Kuvvet (elektronları atom çekirdeğine bağlıyor)
2- Güçlü Kuvvet (atom çekirdeğini bir arada tutuyor)
3- Zayıf Kuvvet ( radyoaktif parçalanmayı sağlıyor)

Ama bir de Kütle Çekimi vardı.

Buna karşılık, bütün çabalara karşın, dördüncü kuvvet olan Kütle Çekimi, bir türlü “Herşeyin Kuramı” içine konulamadı. Nedeni ise, çekim gücünün sadece maddelerde bulunmasıydı. Büyük Patlama sırasında kütle, maddesel olmayan bir noktada, “hiçlik”i anlatan bir kuvantumda yoğunlaşmıştı. Araştırmacıların, “teklik” durumunu daha iyi anlayabilmeleri için her iki kuramı “Kuvantum Çekim Kuvveti” nde birleştirmeleri, Demek ki “Çekim Kuvvetinin Kuvantum Kuramını”nı geliştirmeleri gerekiyordu. Ancak, bunu bir türlü başarmıyorlardı. “Her Şeyin Kuramıi”na giden yolda başka bir sorun da, atomun standart modelinde yaşanıyordu. Parçacıklara, bazı matematiksel işlemler uygulandığında ortaya anlamsız, sonsuz değerler çıkıyordu. Ayrıca standart model, ne parçacık kütlelerini ne de doğal kuvvetlerin yeğinliğini açıklıyordu. Bunlar formülde sabit değerler olarak yer alıyordu. 1980 li yılların ortalarında, fizik uzmanları John Schwars ile Michael Green’in uğraşıları sonucu bir çözüm yolu bulundu. Onlara göre anlamsızlıklar, parçacıkların, denklemlerde sonsuz küçük noktacıklar olarak ele alınmasından kaynaklanıyordu.

Peki ama, parçacıkların iplikçikler gibi esneme yetenekleri olsaydı ne olurdu?..

Yaklaşık 10 yıl önce geliştirilen, ancak daha sonra hesapları çıkmaza sokan “sicim teorisi”, atom altı parçacıkları nokta şeklinde değil, iplik (sicim) şeklinde tanımlıyordu. Sicimler, bir kemanın telleri gibi salınan, minicik iplikçiklerdi. Sicimler şimdiye kadar gözlenemedi; ancak, büyüklüğü matematiksel olarak hesaplanabiliyor : Bir sicimin bir atomun büyüklüğüne olan oranı, bir atomun bütün Güneş Sistemi’ne olan oranına eşit. Ayrıca, belirli bazı sicimlerin, kütle çekimine sahip olduğu ile sicimlerin, aynı zamanda kuvantlar oldukları da bilinenler arasında.

Hawking, buradan yola çıkarak “Kütle Çekimin Kuvantum Kuramı”nı geliştirdi. Stephen Hawking, sicimlerle ilgili çok sayıda hesaplama yaptıktan sonra şu sonuca ulaştı: Evreni üç ya da dört boyutlu kabul ettiğimiz sürece geliştirilen “Kütle Çekiminin Kuvantum Kuramı” bizi tek bir evren formülüne götürmüyor. Dolaylı olarak çözümü, çok boyutlu alanlarda aradı. Bu nedenle de sicimde takılıp kalmadı. Hesaplar yaparak, sicimlerden çok boyutlu kuvantlar elde etti. Bunlara “membran” adı verilerek, kısaltılmış biçimi olan “bran” kullanılıyor. Bu bran’lar, birden fazla boyutta varlık gösteriyorlar. Hesaplamalarını sürdürerek bir sınıra ulaştı : Evrende on bir boyut vardı

Peki bütün o boyutları neden algılayamıyoruz?..

Hawking nedenini şöyle açıklıyor : “Büyük Patlama’nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü. Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, demek ki sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar.”

Bilim adamına göre, böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında var. M-kuramına göre, evren iki boyutlu bran’larla kaplı. Bu branlar için üçüncü boyut, branların frizbi plakları gibi, içinde oradan oraya uçtukları, hiç bir birilerine çarpmayacakları büyüklükte bir “hiper uzay”. “Üç boyutlu kütlecikler” hiç fark edilmeden dört boyutlu bir uzaya, “dört boyutlu kütlecikler” beş boyutlu bir uzaya vb.. giriyorlar. Hawking, bu noktada kendi kendine şu soruyu sormuş : “Üstünde yaşadığımız Dünya nasıl yorumlanmalı?” Yanıtını ise şöyle vermiş : “Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de ‘hiper uzay’da süzülen üç boyutlu bir bran’dan öte birşey değil. Ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değil. Çünkü, sürekli yeni evrenler, yeni branlar doğuyor.”

————————————————

(*) Hubble Uzay Teleskobu (HUT), ismi Astronom Edwin Powell Hubble anısına verilmiş, Dünya yörüngesinde bulunan bir teleskoptur. Dünya atmosferinin dışında konumlanması yüzünden, yeryüzündeki teleskoplara oranla pek çok üstünlüğü bulunmaktadır. Atmosferin olumsuz etkilerinden (Görüntüde bulanıklık ile havadaki taneciklerden yansıyan ışığın oluşturduğu arka-plan kirliliği gibi) bağımsız görüntü elde edilmesinin yanısıra, Ozon katmanınca tutulan Morötesi ışığın gözlemlenmesi olanağı ancak bu biçimde elde edilebilir .
1990 yılında fırlatılmasının ardından, astronomi tarihindeki en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Astronomların astrofizik alanındaki temel problemlerine çözüm bulmakta büyük yarar sağlamıştır. Hubble teleskopunca kaydedilmiş olan Ultra Deep Field (Ultra Derin Alan) adlı fotoğraf, bugüne kadar en uzak mesafeden alınmış ayrıntılı görüntüdür.
Gönderilişi, 1946′daki özgün tasarımından fırlatılışına kadar, uzay teleskopunun yapımı maddi sıkıntılardan ötürü bir türlü gerçekleştirilememiştir. Fırlatılışının hemen ardından, ana aynasının küresel bir sapma yaptığı saptanmış; bu, teleskopun yeteneğine ciddi zarar vermiştir. 1993 yılında gerçekleştirilen bir servis göreviyle, teleskop tamir edilmiş, planlanan nitelikteki görüntüler alınmaya başlanmıştır. Böylece astronomi alanında yaşamsal bir araca dönüşmüştür.
Hubble Uzay Teleskobu; Compton Gama Işınları Gözlemi, Chandra X-ışınları Gözlemi ile Spitzer Uzay Teleskobu projelerinden oluşan NASA’nın Mükemmel Gözlemler serisinin bir parçasıdır. Hubble, NASA ile Avrupa Uzay Ajansı (ESA) arasında ortak bir çalışmadır.

Özellikleri :

Kurum NASA/ESA
Dalgaboyu Sistemi Optik, ultraviyole, yakın-kızıl ötesi
Yörünge Tipi Dairesel
Yörünge Yüksekliği 569 km
Yörünge Zamanı 96-97 dk
Yörünge Hızı 7,500 m/s
Yerçekimine bağlı ivme 8.169 m/s²
Açılı Moment 5.28×1010 m²/s
Fırlatılış Tarihi 24 Nisan, 1990
Yörüngeden İndirme 2020 Civarı
Kütle 11,000 kg (24,250 lb)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>