“Bilgisayarlar Tevrattaki Tanrı gibidir; bir çok kural var, ama hiç merhamet yok!..”
Mitch Ratcliffe
Sizlerin de okumuş olabileceğiniz gibi, ben de bir gazete haberi olarak okudum :
Oxford Ünivrstesinde sinaptik farmakoloji profesörü olup, asıl odaklandığı konular Parkinsn Hastalığı ile Alsheimer Hastalığı olan, Baroness Susan Adele Greenfield, sürekli bilgsayar kullanımını eleştirerek :
“Ekran başında sürekli edilgen konumda kalma, soyut düşünce, anlatım yeteneği ile empati kurma yeteneğini geriletiyor. Buna ‘Hiçkimselik Senaryosu’ adını verdim. İnteraktif, sanal, iki boyutlu siber dünya, beyindeki korteksin gri maddesini zayıflatıyor. Bu da hayal kurma ile neden-sonuç ilişkisini oluşturma gibi bilişsel özellikleri gerletiyor. Sonuçta kendni tanımama ile kişilikten yoksun olma gibi sorunlara yol açıyor” (*)
demiş…
S.A.Greenfield bu düşünceleri gerçekten dile getirmiş midir?.. Bu konuda çok kuşkuluyum. Çünkü Susan Adele Greenfield gibi bir Oxford Üniversitesi profesörünün böyle düşünmesi olanağı olamaz. Ama gene de yukarda okuduğunuz fikirleri bir bir mercek altına alalım.
“Ekran başında sürekli edilgen konumda kalma” hali, kitap okurken de yaşanan bir deneyimdir. Bilgi edinmek için ya da vakit geçirmek için okuduğunuz kitabın karşısında da edilgin durumda kalırsınız. Bu ilgilendiğinz konunun özelliğine bağlı olarak uzun ya da kısa bir süreyi içerir. Aslında bilgisayar bir elektronik-kitap’tır (e-book).
Bu durumda, kitap okurken gerilemeyen, tam tersine geliştiği savında bulunduğumuz “soyut düşünce, anlatım yeteneği ile empati kurma yeteneği” nin blgisayar karşısında yok olduğunu, hiç değilse azaldığını nasıl söyleyebilriz?.. Eğer bunu söyleyebiliyorsak hiç bir bilgi edinme aracına başvurmamamız gerekecektir ki, bunun sonucunda sadece yaşayıp gördüklerimizle, bir de bize anlatılanlarla kulaktan dolma bilgi sahibi olabiliriz. Kendini bu yolla yetiştirmiş olanlara, biraz da ince alayla “HAYAT ÜNİVERSİTESİ MEZUNU” demiyor muyuz?.. Bunların arasında MAXIM GORKI gibiler de vardır. Ama onlar çok azınlıkta kalırlar.
S.A. Greenfield bilgisayar karşısında gelinen duruma “Hiçkimselik Senaryosu” adını verdiğini söylemekte… Demek ki kişilik kaybından söz ediyor. Fakat kurduğu bu tamlamada “senaryo” sözcüğünü değil “sendrom” sözcüğünü kullanması gerekirdi!.. Bu önemli değil de, kişilik kaybının olması savında bulunması önemli, üzerinde durulacak bir konudur.
Bu günkü günde bilgisayar başında çalışıp işlerini yürüten bir çok değerli bilgin, araştırmacı, yazar, tasarımcı var. Bunların isimlerni birer birer sayma olanağı hem yok, hem de sayfalar tutar. Bütün bu insanlar bilgisayar önünde uzun süre çalıştıkları için kişiliklerini yitirmişler midir?.. Dahası acaba S.A. Greenfield’ in kendsi de, bu anlattıklarından ötürü, hiç mi bilgisayardan yararlanmamaktadır?..
Bunlar olacak şeyler değildir. Olsa olsa “abesle iştigal” sayılabilirler.
Ayrıca S.A. Greenfield, “ İnteraktif, sanal, iki boyutlu siber dünya, beyindeki korteksin gri maddesini zayıflatıyor. Bu da hayal kurma ile neden-sonuç ilişkisini oluşturma gibi bilişsel özellikleri gerletiyor.” diyor.
Neden-sonuç ilişkisni oluşturabilme zekanın tam kendisidir (bkz. 04.02.2007 ile 25.03.2007 tarihli makalelerimiz). Bu makalelerde zeka için kendimizin özgün tanımı olarak “Zeka, bir olaylar kümesi karşısında hangi olayın neden, hangi olayın sonuç olduğunu, hızla doğru olarak bulabilme yeteneğidir.” demiştik. S.A. Greenfield de yukardaki sözleriyle bilgisayar kullanımının zekayı gerilettiğini anlatıyor.
Eğer röportajı yapan radyo muhabirce yanlış olarak yansıtılmadıysa, bu fikre doğrudur demek çok zor. Çünkü bilgisayar aracılığıyla ulaştığımız Internet dünyada bulunan en kapsamlı kütüphaneden çok daha geniş bir bilgi kaynağı olup, zekayı geriletmek bir yana, onu bileyerek zenginleştirir. Düşünün bir kez, ulaşmak istediğiniz bilgiye anında ulaşabiliyorsunuz!..
Ama öte yandan da deniyor ki, Internetteki bilgilerin pek çoğu yanlıştır. Alanınıza giren bir bilginin doğruluk derecesini siz saptayabilirsiniz. Böylece gerekli elemeyi yapma olanağınız vardır. Rastlanılan bir kaç yanlış yüzünden büyük bir genellemeye gitmenin asıl kendisi yanlıştır!..
Hayal kurma (imgelem = imagination) zeka öğelerinden biri, belki de en önemlilerinden birisidir. Albert Einstein bunu “Bilgi çok şeydir, ama imgelem (imagination) bütün bir dünyadır” diyerek anlatmıştır. Bu zeka öğesinin körelmesi için bilgisayarın adeta at gözlükleriyle bakmayı sağlaması gerekir ki, olan bunun tam tersidir. Internet her zaman ufkunuzun genişlemesine yardımcı olur.
Ben gene de bir Oxford Üniversitesi profesörünün böyle düşünüp söyleyebileceğini kabullenemiyorum. Aşağıda kaynakça bölümünde künyesi verilen kitabı elde edip okuyamadığım için, bu söylemlerin röporajı yapan radyo muhabirince yanlış olarak aktarıldığını düşünüyorum. Büyük olasılıla S.A. Greenfield’in gerçek düşüncelerini bu kitap yansıtmaktadır, Bulup okumak gerekir.
(*) S.A. Greenfield bu sözleri, ABC Radio National muhabirine Oxford’daki kendi evinde verdiği bir röportajda söylemiş. Bu söyleşide aşağıda adı geçen kitaptan da söz ediliyor. Okuduğum gazete haberinde bu bilgiler verilmemiştır.
———————————————————————–
İlgili Kitap :
Greenfield, Susan (2003). Tomorrow’s People: How 21st Century Technology is Changing the Way we Think and Feel. London: Allen Lane, 304 pages. ISBN 0-7139-9631-5.