DEMOKRASİ… Ama Hangi Türü?….

Bütün öteki yönetim biçimleri denenmedikçe, demokrasi için en kötü yönetim biçimidir denebilir.
Winston Churchill

Demokrasi çalışmıyor denildiğini duymaktan yoruluyorum. Elbette çalışmıyor. Bizler onun çalıştığını varsayıyoruz.
Alexander Woollcott

Genel bir tanımla demokrasi için şöyle denebilir : “Egemenlik haklarının halka ait olduğu düşüncesine dayandırılmış siyasi bir sistemdir.” Demokrasinin bir başka tanımı şöyle yapılmıştır “Demokrasi bir yönetim düzeninde halk iradesinin ağır basması ya da yönetimin halk tarafından denetlenmesidir.” Kısaca Bir ülke halkının kendi kendisini yönetmesi demektir.

İlk kez Eski yunanda Demokrasi rejimi görülür. Demokrasinin temelleri eski yunanda atılmıştır. M.Ö. 487 de Leistenes’in reformları ile Atinanın sağlam örgütlü bir devlet olabilmesi için geçirdiği gelişim evreleri sona ermiş, Atinada oturan METOİSKOS’lar (yabancılar) ile köleler dışında, her yurttaş doğrudan doğruya yönetime katılım olanağını elde etmiştir. Böylece eski yunanda demokrasi gerçekleşmiş oldu.

Eski Yunanda o sıralar şehir devletleri bulunduğundan, bu yönetime katılma işi doğrudan vatandaşlarca sağlanabiliyordu. Çünkü büyük nüfus kalabalığı söz konusu değildi. Atina’nın doğrudan demokrasisinde, halk bir meydana toplanıp, önemli konulardaki kararlarını yöneticilere bildirirlerdi. Çeşitli yürütme ile yargı organlarında görev alan yurttaşlar oy verme ile meclise katılma hakkına sahiptiler. Kentlerdeki yurttaş sayısının 10 bini geçmemesi bu tür bir doğrudan demokrasi uygulamasına olanak veriyordu. Eski Yunan’da demokrasi M.Ö. 5. yüzyılda yaygınlaştı. Ama ne var ki, kadınlar ile köleler yurttaş sayılmadıkları için bu tam anlamıyla katılımcı bir demokrasi değildi. Kölelerin, kadınların en zor işleri yerine getirmeleri, yurttaşlara kamu hizmetleriyle uğraşmak için olanak veriyordu. Eski Yunan’da yurttaşlar arasında eşitlik vardı; ama İnsanlar arasında eşitlik yoktu.

Günümüze gelindiğinde, uluslar büyük kalabalıklardan oluştuğundan, yönetime hep birlikte katılma olanağı uygulama açısından olanaksızdır. Bu kaçınılmaz biçimde demokrasi uygulamasını “temsil sistemi” ne götürmüştür. Demokrasi her ne kadar halkın halk tarafından yönetimi ya da çoğunluk yönetimi olarak adlandırılsa da, çağdaş değişme ile gelişmeler ona yeni anlamlar kazandırdı. İlk ortaya çıkan kavram, temsili demokrasi anlayışıdır. Bu anlayışa göre halk, doğrudan doğruya kendini yönetemeyeceği için, seçtiği temsilciler aracılığı ile yönetilir

İkinci olarak ortaya çıkan kavram, özgürlükçü demokrasi kavramıdır. Bu kavram, özellikle baskıların en korkuncu, çoğunluğun baskısıdır anlayışından kaynaklanır. Bir demokratik sistemin en önemli özelliğini başta azınlıkların, demek ki düşünceleri azınlıkta kalanların hakları olmak üzere, tüm insan haklarına dayalı olması gereğine dayalı bir yaklaşımı belirtir.

Çağımızda demokrasinin içi değişik ideolojiler tarafından birbirinden farklı, dahası, çelişkili anlamlarla doldurulmuştur. Bu bakımdan demokrasi için tek bir tanımda birleşmek olanağı yoktur. J. J. Russeau, demokrasinin gerçek biçimiyle hiçbir zaman var olmadığını, var olmayacağını ileri sürmüştür.

Günümüz demokrasilerinde genelde, yasal yaş sınırının üstünde olan tüm yurttaşların ülke yönetiminde görev alacak temsilcileri seçme hakkı vardır. Yurttaşların temel hak ile özgürlükleri ülkelerin kendi anayasalarıyla güvence altına alınmıştır. Temel hak ile özgürlüklerden bazıları, kişinin görüş ile düşün­celerini herhangi bir baskı olmaksızın özgürce belirtmesini sağlayan konuşma özgürlüğü; sendika ya da siyasal parti gibi örgütler kurmak üzere kişilerin bir araya gelmesini sağlayan toplanma özgürlüğü; herkesin dile­diği biçimde dinsel inançlarının gereklerini yerine getirmesini sağlayan inanç özgürlüğü; gazetelerin serbestçe bilgi toplama ile yayımlamasını sağlayan basın özgürlüğü ile herkesin yasalara uygun olarak yargılanmasını sağlayan yasa önünde eşitlik hakkıdır.

Demokrasinin yerleşmesi ile sürmesi, demokrasi ilke ile kurallarının günlük yaşamda benimsenmesi, gözetilmesiyle de yakından ilişkilidir. Ailede, okulda, oyunda benimse­necek demokrasi ilkeleri bir yaşam boyu insanın davranışlarını etkiler, yönlendirir. Ço­cukların, yaşları küçük de olsa, aile içinde söz sahibi olabilmeleri, alınacak kimi kararlarda onların da düşüncesinin sorulması, ailede görevlerin paylaşılması ile hakların gözetilmesi demokrasinin uygulama alanından bir örnektir. Okulda öğrencilerin yönetime katılabilmeleri, hak ile istemlerini dile getirebilmeleri, özellikle değişik ırktan, ulustan, dinden öğrencilerin bir arada olduğu ortamlarda karşılıklı saygı, dikkat edilmesi gereken demokrasi kurallarıdır. 

1923′te kurulan Türkiye Cumhuriyeti “halk egemenliği” temeline dayanıyordu. 1924′te kabul edilen yeni anayasada “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi de yer aldı. Genel oya dayalı seçim sistemi kabul edilmekle birlikte yalnızca bir siyasal parti bulunuyordu. 1924 ile 1930′ daki çok partili demokrasiye geçiş girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. İİ. Dünya Savaşı sonrasında yeni partilerin kurulmasına olanak tanındı. 1946′da kurulan Demokrat Parti 1950′de yapılan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nden daha fazla oy alarak iktidara geldi.

Türkiye’deki çok partili demokratik yaşam 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980′de olmak üzere üç kez askeri müdahale sonucu kesintiye uğradı. 27 Mayıs müdahalesi sonrasında halkoylamasıyla kabul edilen 1961 Anayasası kişi hak ile özgürlüklerini genişleten, yasama ile yürütme üzerindeki yargı denetimini güçlendiren bir nitelik taşıyordu. Buna karşılık, 12 Eylül müdahalesinin ardından hazırlanan, 1982′de halkoylamasıyla kabul edilen yeni anayasa bazı hak ile özgürlüklere sınırlamalar getirdi, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay gibi yargı organlarının yetkilerini kısıtladı.

Demokrasi türlerini önce şöyle sıralayabiliriz :

Doğrudan Demokrasi : Toplumlarda, ilk ortaya çıkan demokrasi örneğidir. Egemenliğin sahibi olan millet devlet işlerini kendisi görür. Halkın tümü zaman zaman toplanarak devlet işlerini görüşüp kabul eder. Yasaları da kendisi yapar. Günümüzde kalabalık, büyük toplumlar oluşturan insanların hepsinin toplanması, kararlar alması zordur. Bu yönetim şekli İlk Çağ’da uygulanmıştır. 

Yarı Doğrudan Demokrasi : Bu demokrasilerde halkı temsil eden, seçimle gelmiş yöneticiler vardır. Bu yöneticilerin yetkileri sınırlı olduğundan kendi başlarına karar veremezler.Alınan kararlar, hazırlanan yasalar halkın oyuna sunulur. Bu yasalar, halk tarafından kabul edilirse uygulanır. Halkın veto etme yetkisi de vardır. Ayrıca halktan kişiler de yasa teklifinde bulunabilirler. 

Temsili Demokrasi : Günümüzde uygulanan demokrasi şeklidir. Halk bu sistemle yönetime katılabilmektedir. Çünkü halk, belirli bir süre için temsilcilerini seçer. Yönetim yetkisi, geçici bir süre için bu temsilcilere verilmiştir. Seçilenler, milleti temsil etmek durumundadır. Seçilenler, sadece kendine oy verenlerin, ilin veya bölgenin temsilcileri değil, tüm milletin temsilcileridir.

Ama günümüzde demokrasi türleri için şu ayrımı da yapma olanağı vardır :

Katılımcı Demokrasi : Toplumun kişileri ile kurumlarıyla geniş katılımının sağlandığı demokratik yapılanma.

Özgürlükçü Demokrasi : Bireylerin her türlü düşüncesine saygı gösteren, yasak koymayan demokrasi biçimi.

Sosyal Demokrasi : Sosyal alanda emekçi toplum kesimlerinin çıkarlarının korunması ile üretimi artırmak yanında hakça bölüşümü de ön planda tutan sosyal, siyasi akım.

Günümüzde, Türkiye’de demokrasinin tüm ilke, kural ile kurumlarıyla yerleştirilmesinin, sürdürülmesinin gerekli olduğu görüşü toplumun hemen hemen bütün kesimlerince kabul edilmektedir. 

Demokrasinin laiklikle olan ilişkisi için şöyle denebilir : Her demokratik rejim laiktir (ya da laik olmak zorundadır); ancak her laik rejim demokratik değildir.

Çünkü, demokratik rejimlerin laik olmasının işin doğası gereği olduğunu; fakat laisizm nedeni ile yapacağı kısıtlamaların özgürlüğün özüne dokunması ile sonuçta demokratik toplumun gereklerine aykırı uygulamalara girmesi durumunda da rejimin demokratik olmaktan çıkacağı düşüncesi göz önüne alınmalıdır. Bu konuda dengenin korunması gereklidir. En doğrusu din konularıyla devlet konunularının tümüyle ayrı tutulmasıdır. Devlet din ile uğraşmamalı, ona karışmamalıdır. Buna karşılık din de devlet işlerinden uzakta tutulmalıdır. Böylece yapılacak kısıtlamalar da söz konusu olamaz.

Günümüze geldiğimizde, acaba Türkiyemizde demokrasi tüm ilke, kural ile kurumlarıyla işlemekte midir?..

Sorunun yanıtına ulaşabilmek için önümüzdeki görüntüye bir göz atalım. İktidar % 47 lik bir oy oranıyla gelmiştir. Ama bütün ulusun değil kendine oy veren kitlenin temsilcisi gibi hareket etme eğilimindedir. Demokrasinin ayrılmaz parçası olarak tanımlanan laikliğe pek önem vermemektedir. Laiklik dışı söylem ile eylemleri vardır. Bu yüzden, kapatılması istemiyle Ana Yasa Mahkemesinde dava açılmıştır. Dinle ilgili konularda, zaman zaman sanki bunun bir devlet işiymiş gibi ele alıp, dinsel bir simge olduğunu açık açık söylediği halde, baş örtüsü (ya da günlük deyimiyle türban) giyilmesi serbestliğini Ana Yasa değişikliğiyle sağlama yoluna gitmiştir.

Bu yüzden Türkiyemizde ne tür bir demokrasinin yürürlükte olduğu konusundaki kararı okuyucuya bırakıyoruz.

One Response to DEMOKRASİ… Ama Hangi Türü?….

  1. murat diyor ki:

    çok güsel :)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>