Geçtiğimiz günlerde bir E-mail aldım. Bunda Fransada çıkan Le Monde adlı gazetede bulunan bir yazının içeriğinden söz ediliyordu. Ben de makalenin özgününe ulaşmaya çalıştım. Yazının başlığı şöyleydi :
La Turquie au bord de l’implosion
LE MONDE | 13 juin 2007 | Ahmet Altan
Makalenin tamamını okuyabilmek için üyelik koşulu arandığından, makalenin ancak özetine ulaşabilme olanağı oldu.
Makalenin Türkçeye çevrilmiş bazı bölümleri birlikte gözden geçirelim.
“Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya
doğru gidiyor. Bu ülke, korkulduğu gibi ırk ya da dine dayalı bir bölünme
yaşamadı. Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeyle sakatlandı.
Cumhuriyet boyunca süren kültürel bölünme’ artık iyice keskinleşti.
Bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısının önündeçıkaran, kadınlarının başını
örttüğü, erkeklerinin sokağa pijamayla da çıkabildiği, erkek çocuklarının
kahveye gittiği, kızlarının tam bir baskı altında yaşadığı, türkü ile
arabesk arası bir müzikten hoşlanan, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans
etmemiş, karı-koca birlikte hiç lokantaya gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş,
iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli, kalabalık bir kitle var.
Diğer yanda ise, kız lisesiyle Robert Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, bir
düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla
olmasa da kitap okumuş, müzik zevki pop şarkılarla klasik müzik arasında
dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızların flörtüne izin verilmese
bile göz yumulan, Allah’a inanan ama ibadete pek aldırmayan, kadınlarının
başını örtmediği, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini
birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek
olmasa da okumuş yazmış, Batı standartlarına yakın bir grup var.
Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk. Onları, Batı’daki sınıflar
arasında ortak bir zevk yaratan kültürel bir zemin yok.
Hayatları, inanışları, zevkleri birbirinden farklı.
Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmıştır.
Şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Ve her seçimi kazanacak siyasi
güçleri var.
İkinci grup ise azınlıkta… Ve artık bir daha seçim kazanma ihtimalleri
yok.
Bu noktada da tarihi bir çelişki ortaya çıkıyor.
Batılı olan ‘ikinci grup’ Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse, bir daha
asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için Batı’ya ve Batı’nın
demokratik değerlerine düşman oluyor.
Yaşam tarzı olarak Batı’ya düşman olan kesim ise, iktidarı ancak Batı’nın
kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için Batı ile
ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.
———-
Bu kültürel parçalanmada ‘Ordu’ önemli bir role sahip… Eğer birinci grubu
desteklerse ve Batı’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını
Kaybedecek.
Aslında, birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını
sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor.
Bu iki grup, siyasi iktidar için son kez hesaplaşacak.
Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir bölümü ikinci grubun arkasında…
Cumhurbaşkanı seçimi, kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini
açıkça ortaya koydu. Ordu destekli ikinci grup artık seçim de istemiyor…
Ve darbe söylentileri gittikçe artıyor. Cuntalardan söz ediliyor.
Kısa bir gelecekte bölünme ve hesaplaşma kaçınılmaz görünüyor.”
Bu yazı Türkiyedeki asıl bölünmenin kültürel bölünme olmasına parmak bastığı için çok önemlidir
Yazının özetinde durum çok endişe verici, tehlikeli olarak nitelendirilmektedir.