KOLZA ya da KANOLA YAĞI HAKKINDA…


Yandaki resimde kolza bitkisi çiçeği görülmekte

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalının sağlıkla ilgili bir programında kanola yağı tanıtımı, daha doğrusu propagandası yapıldı. Bu nedenle sözü edilen kanola yağının gelmişi ile geçmişini inceleme gereksinimini duyduk,

Bilindiği gibi beslenme işiyle ilgili olanlar haksız yere, besinlerle aldığımız yağlar ile bunların kandaki temsilcileri olan cholesterol ile sürekli olumsuz anlamda uğraşı vermektedirler. Bunun nedeni de cholesterolün bir türünün (LDH) damar hastalıklarından atherosklerosls’ e yol açması; başlıca kalbi besleyen koroner damarların tıkanmasına neden olduğu söylentisidir.

Oysa, bakınız bundan önce bu konuda neler yazdığımıza bir göz atalım (27 Mart 2007 tarihli “Önemli Bir Tıbbi Paradoks” başlıklı makalemizden) :

“Atherosklerosis’in gerçekleşmesi için damar (arter) iç yüzeyinde bir yaralanma olmalıdır. Bu yaranın üzerine, artık cilalı olmayan bu yüzeye, kanda dolaşmakta olan cholesterol oturur. Kanda dolaşmakta olan cholesterol düzeyi ne olursa olsun, demek ki ister normal ister yüksek, dahası isterse düşük düzeyde cholesterol bulunsun, damar yarası üzerine cholesterol oturarak burayı bir yaranın kabugu gibi kapatır. Doğa kendi yöntemiyle yarayı iyileştirmiştir. Bu olurken, elbette damar boşluğu bir ölçüde daralır. O bölgede damar duvarı esnekliği de kalmaz. Bu yüzden hastalığa damar sertliği ya da atherosklerosis diyoruz. Cholesterol’ün oluşturduğu bu yara kabuğuna atheroma plağı adı verilir. 

Atheroma plakları, hep damarların (arterlerin) ikiye ayrıldıkları yerlerde oluşur. Çünkü kan buradan geçerken girdigi damar duvarlarına bir darbe etkisi (trauma) yapar. Bu darbenin sürekli olması yüzünden damar iç yüzü yaralanabilir.

Ama hepimizde mi?…

Hayır. Bazı buna yatkın kişilerde bu olay meydana gelir. Bazı ırklar buna yatkın gibi görünüyor. Demek ki bir soya çekim olayıyla karşı karşıya olabiliriz. Bundan bir gen sorumlu olmalıdır diye düşünülebilir. 2000 li yılların başlarında bu tür gen araştırmaları yapıldığını görüyoruz. Bu konuda Tove Andersson ile Roger T. Dean’ın çalışmaları, tünelin ucunda görülen ışık niteliğindedir bizim için. Atherosclerosis’te yapılan gen araştırmaları belki bizi bu gün içinde olduğumuz “yanlış tanı, yanlış sağıtma” sarmalından kurtarabilir. Böylelikle, insan organizması için yaşamsal önem taşıyan lipidler ile onların yapı taşları olan yağ asidleriyle uğraşmayıp, kendi hallerine bırakma olanağını elde edebiliriz.



Gerçenten de, bu günlerde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılmakta olan güncel bir klinik saptamayla, ana karnındaki bebekte, öteki kalıtımsal bozukluklar yanında atheroskleroza yatkınlık olup olmadığı anlaşılmaktadır. Demek ki, böylece atherosklerosis’in kalıtımsal olduğu, açıkça kabul edilmektedir. Bizce bu büyük bir aşamadır.



Buna karşın, daha önce bizler ne yapmışız? Damar yarası üzerine oturan maddeyi alıp inceleyerek, bunun cholesterol olduğunu görüp bütün sorumluluğu cholesterole yüklemişiz. Elbette bundan sonra kanda bu maddeyi nasıl düşürebiliriz sorusu gündeme gelmiş. Çünkü “ulema!” kan cholesterol düzeyinin önemi üzerinde, her şeye karşın anlaşmış bulunmaktadır.

Bu niye benziyor biliyormusunuz?.. Bir deri yaralanmasından sonra yaranın üzerinde oluşan kabuğu, yaranın açılmasından sorumlu tutmaya benziyor. Hemen irkilip kendinize “hiç böylesi anlamsız, saçma bir düşünce olabilir mi?” diye sormayın. Çünkü bu konuda bütün olanlar, eskilerin “abesle iştigal” diye nitelendirdikleri olgudur.



Oysa bize düşen, önce damar iç yüzü neden, nasıl yaralanmaktadır? Bu bir iltihab olayımıdır yoksa başka türlü bir olay mı gelişmektedir? Konularını araştırıp deneyler yapmaktır..Hastalığa çare arıyorsak bu yönde araştırma ya da çalışma yapmamız düşünülür. Yoksa kendi düşüncemizi zorla doğrulayabilmek için, sonu boşa çıkan, hayvanlarda cholesterol yükleme deneyleri yapmak değil… Kandaki cholesterol düzeyi ikincil, belki de üçüncül bir özelliktir. Hele cholesterol’ün iyi huylu ya da kötü huylu olan bölümlerini araştırıp bulmak, iyice boşa çalışmak sayılır. Bu günkü günde varılmış olan noktada, bunları hala düşünüp aklımıza getiremiyorsak, söylenecek bir söz kalmamış demektir. Yalnız bir özellik belirtilebilir. O da günümüzde damar sertliği için uygulanan sağıtım ile korunma yöntemlerinin yanlış yönde olduğudur.”

Gelelim kanola yağının televizyon yayını sırasında gözden kaçan özelliklerine :

Kanola yağı kolza bitkisnin tohumlarından elde edilen kolza yağının, bir Kanada kuruluşunca arıtım işleminden geçirilmiş biçimine denmektedir.

Kolza yağı, Cruciferae familyasından, Brassica napus ile campestris tohumlarından elde edilen bir yağdır. Kolza bitkisi toprak ile iklim koşulları bakımından fazla seçici olmadığı için tarımı bütün dünyada yapılabilmektedir. Kolza tohumu üretimin en yaygın olduğu ülkeler Çin, Hindistan, Pakistan, Japonya, İsveç, Polonya, Almanya, Şili, Fransa ve Kanada’dır. Ülkemizde de Bursa, İzmir, Van ile Akdeniz Bölgesinde tarımı yapılmaktadır. Kolza tohumlarının yağ miktarı yüzde 30-42 arasında değişmektedir. Genel olarak kolza yağı, yüzde 20-55 gibi yüksek orandaki erüsik asit içeriği ile bilinen bitkisel kaynaklı bir yağ çeşidir. Ancak tohum ıslah çalışmaları ile erüsik asit içeriği yüzde 0.1 değerine kadar düşürülebilmiştir. Bu tohumlardan elde edilen yağlar kanola yağı (canola oil) olarak bilinmektedir. Kanola tohumu sıfıra yakın erüsik asit içeriği ve yüzde 41 yağ içeriği ile ayçiçeğine yakın bir tohumdur. Kolza yağının toplam doymuş yağ asidi içeriği yüzde 5.4-9.5 toplam doymamış yağ asidi içeriği ise yüzde 90.5-94.2 arasında değişmektedir. Düşük erüsik asitli kolza yağlarının bileşiminde yer alan en önemli yağ asitleri ise oleik ve linoleik asitlerdir. Nötralize edilmiş yüksek erüsik asitli kolza yağının sabunlaşmayan bileşenleri (yüzde 0.8) arasında yüzde 0.03 oranındaki triterpenler ve yüzde 0.50 ile steroller yer almaktadır. Yüksek erüsik asitli kolza yağlarının tokoferol içerikleri (270 mg/kg yağ) ise oldukça düşüktür. Düşük erüsik asitli kolza yağlarının indüksiyon periyodları (AOM) 35-50 saat arasında değişirken, yüksek erüsik asit içeren kolza yağında 19 saat olarak belirtilmektedir.

Kolza yağı boya endüstrisi ile biodizel (alternatif yakıt) üretiminde kullanılan, kullanılırken de denatürasyonu için anilin katılan bir madde. 1981 yılında İspanya’da açıkgöz bir şirket ucuz endüstriyel yağ olarak bunu ithal ediyor, başka biri rafine ediyor, sokak satıcıları endüstriyel kolza yağını kıvamı ile aromasından istifade ederek ucuz zeytinyağı diye satıyor, ispanyanın varoşları pişirip yiyor, hani bana hani bana diyenler aslında çoktan yırtmış olanlar oluyor. yağı rafine eden bilinçli üreticinin anilinin kolza yağından ayırılması için yapılması gereken asitle yıkama işlemini göz ardı etmesi mi, yoksa insan sağlığına zararlı olduğu ile homo sapiens tüketimi için piyasaya sürüleceği büyük olasılıkla bilinen bir karışımı işledikten sonra dönüp bir kalite kontrolü yapmaması mı daha katmerli bir umursamamazlık?.. Buna karar vermek zor. Sonuçta, etkilenen 20 000 kişiden 300′ü hayatını kaybediyor, geri kalanların çoğu sürekli sinir ile dolaşım sistemi hastalıklarına yakalanıyor.

Kandaki cholsterol düzeyini düşüreceğiz diye endüstriyel yağlardan yemeklik yağ üretmeye kalkışmaya hiç gerek yoktur. Bu davranış bazı tehlikeleri de ister istemez beraberinde getirir. Çünkü atherosklerosis’ in bir gene bağlı hastalık olup doğrudan kandaki cholesterln’ e bağlı olmadığı, artık bu günkü günde bilimsel olarak anlaşılıp açıklanmış bulunmaktadır.

Alternatif ucuz bir yemeklik yağ diye düşünülüyorsa da gene gerek yoktur. Çünkü endüstriyel bir yağı yemeklik yağ haline getirmek için yapılacak işlemler, örnekse ayçiçek ya da mısır yağını üretmekten daha pahalı olsa gerektir.

Bırakalım endüstriyel yağlar kendi alanlarında işlevlerini yürütmeyi sürdürsünler. Bizler de Kaynağı henüz tükenmemiş olan yemeklik yağları mutfaklarımızda kullanalım.

Hiç akıldan çıkarmayalım ki, beynin kuru ağırlğının % 60 – 65 ini yağlar yapar. Besinlerdekideki yağlar üzerinde oyunlar düzenlemekte direnme, biz insanoğlunu çok kötü beklenmedik durumlarla karşı karşıya bırakabilir!..

NOT - Kanola yağının elde edildiği Kolza’nın bünyesinde Euricic Acide adında çok zehirli bir madde vardır. Kolza elde edilirken yapılan arıtmalarla bu madde yağda % 2 oranının altına çekilmeye çalışılır.

ABD de sürekli denetlemelerle Kanola yağında bu zehirli maddenin % 2 nin altında olup olmadığı saptanır. Bizim ülkemizde yemeklik yağlar için böyle sürekli bir denetimin yapıldığını söyleyemeyiz. Bu durumda halkın sağlığı üretici firmanın insafına kalmış oluyor.

Öte yandan içinde % 2 oranında bile olsa, zehirli bir madde bulunan yağı kullanmayı neden sürdürmeli?… Çünkü zorunlu değiliz. Bu bir parça akıl dışına çıkmak olmuyor mu?…

Ama kullanmada ayak direyenler varsa, onlara afiyet olsun!!…

27 Responses to KOLZA ya da KANOLA YAĞI HAKKINDA…

  1. CresceNet diyor ki:

    Gostei muito desse post e seu blog é muito interessante, vou passar por aqui sempre =) Depois dá uma passada lá no meu site, que é sobre o CresceNet, espero que goste. O endereço dele é http://www.provedorcrescenet.com . Um abraço.

  2. hus diyor ki:

    Hocam! Güzel ifade etmişsiniz. Kanola yağı özellikle son dönemde sanki zeytnyağına bir alternatifmiş gibi lanse edilmekle birlikte, zeytinyağında “tağşiş” için de pamuk ve ayçiçeğine göre daha ucuz bir hammadde olma yolunda!

    Hüsamettin Berber
    Zeytin Ağacı Dergisi

  3. Büşra diyor ki:

    Hocam ben Gıda Mühendisiyim.Şu an bir yemek fabrikasında çalışıyorum.Kanola yağı ile ilgili bu spekülasyonlarda neden bir karar birliğine varılmıyor?Bazıları çok yararlı gibi bazıları da çok zararlı gibi gösteriyorlar.Ben de yararlarından çok zararlarının olacağı taraftarıyım.Çünkü Türkiye de dürüst üretici sayısı çok az.Hocam son olarak bu yağ gıdalarda kullanılmalı mı yoksa kullanılmamalı mı? Teşekkürler.

  4. Yalçın Güran diyor ki:

    Kanola yağı yemeklik yağ olarak kullanılabilir. Çünkü Kanadalılar kolza yağını bu hale getirmek için uğraş vermişlerdir. Ne var ki;

    1) Ortamda yemeklik yağ kaynakları tükenmemiştir. Bu durumda bir sanayi yağından yemeklik yağ üretmeye çalışmanın anlamı yoktur.

    2) Kanola yağı belki uygun bir biçimde üretilmektedir. Ama bunun amacı zeytin yağının içine katılıp, hile yoluyla para kazanmaymış gibi görünmektedir. Zeytin yağının tağşişi hiç bir zaman kabul edilemez.

    Bu iki nedenden ötürü kanola yağı üretimi yapmak hem abesle iştigal, hem de hilecilik olup, uygun bir davranış değildir.

    Ne yazık ki basit kurnazlıkları gerçek insan zekası zannetmeye devam ediyoruz. Toplum olarak bu gidiş iyi bir gidiş değildir!…

  5. Anonymous diyor ki:

    Hocam merhaba
    Geçenlerde Markette Mısırözü yağı kalmadığı için Kanola yağı aldım, Hanım mısırözü ile farkı yok dedim öğrenmek istediğim fiyat konusunu bir tarafa bırakırsak Öneriniz Mısır özü yağı almamızmıdır yoksa Kanola yağı almamızmıdır

  6. bir_anne diyor ki:

    Hocam Merhabalar,

    Uzun zaman önce bilim teknik dergisinde kızartmalarda kullanmak için en sağlıklı yağın kanola yağı okumuştum. Geçen ay markette Aymar Kanola yağını görünce hemen aldım. Kızartmalarda da yemeklerde de kullanıyorum. Lezzet olarak da görüntü olarak da ayçiçek yağından hiç bir farkı yok. Artık başka yağ kullanmam.

    Kanola yağı en ideal yağ oranlarına sahip bitkisel bir yağdır. Sarı çiçekli kanola bitkisinden elde edilen kanola yağı, benzerleri arasında en düşük doymuş yağ oranına sahiptir. Kanola yağının %90’ı 18 karbonlu oleik asit (omega 9 yağ asiti), linoleik asit (omega 6 yağ asiti) ve Alfa-linolenik asittir (Omega 3 yağ asiti). Yani ciddi miktarda Omega-3 yağ asiti içerir. Ayrıca antioksidant olan E ve K vitaminlerinden de zengin bir bitkisel yağdır.
    Başta ana vatanı Kanada olmak üzere gelişmiş ülkelerin yüzde 85’inde kanola yağı kullanıldığı bildirilmektedir. Kanada’daki pek çok gıda işletmecisi sağlıklı müşteri için ürünlerinde kanola yağı kullanmaktadır.
    Kanada ve ABD’de hekimler ve diyetisyenler Kanolanın en iyi yağ asidi oranına sahip bitkisel yağ olduğunu belirtecek şekilde etiketlenmesini öngörmüşlerdir.
    Kanola yağı Amerikan Gıda Birliği’nden “Ürün Kabul Ödülü” ve Amerikan Sağlık Vakfı’ndan “ Yılın Sağlıklı Ürün Ödülü” nü almıştır. Amerikan Kanola yağı, gıda olarak kullanımından önce Devlet Sağlık Teşkilatı tarafından belirlenen kesin kalite standartlarını taşımak zorundadır.
    Yüksek kaynama noktasına (238 °C) sahip olması nedeniyle iyi bir kızartma yağıdır.
    Hafif olduğu ve ağırlık yapmadığı için her tür yemekte (kızartmalar, sıcak yemekler ve salatalar) rahatlıkla kullanılır.
    Dünyada en çok tercih edilen yemeklik yağlardan biridir.

    İyi günler dilerim.

  7. Anonymous diyor ki:

    HOCAM BENİM SORUMDA KANOLAYAĞI İLK DEFA ALDIM DAHAKULLANMADIM BİRAZ TEDİRGİNİM SAĞLIK AÇISINDAN ÇQCUKLARIMA GÜVENLE YEDİREBİLİRMİYİM

  8. Yalçın Güran diyor ki:

    Kanola yağı ülkemizde üretiliyor, ABD de değil. Bunun için ciddi bir kontroldan geçirldiğinden emin olmak gerekir. Çünkü bu yağın üretidiği Kolza bitkisinde insan için zehirli olan bir madde, Euricic Acide vardir.

    Bu maddenin kullanımda olan yağlarda % 2 nin altında olması gerekmektedir. Kanola yağının kullanılabilmesi için Euricic Acide’in bu düzeyin altındas olduğu kanıtlanmış olmalıdır.

    Böyle bir zehirli maddednin belli bir düzeyin altında olduğunun kanıtlanmış olmasını arayacağımıza “korkulu düş görmektense uyanık kalmak hayırlıdır” deyip bu kanola yağını hiç almama, hiç kullanmamak en doğru yoldur.

  9. Gözde Sayınsoy diyor ki:

    Bilenler bilir, ülkemizde margarin yıllar boyu türlü bahanelerle (ki bunlara mail yoluyla dolaşan plastikten 1 element farklı denmesi de dahildir) kötülendi, gerek doktorlar gerekse diyetisyenler tarafından. Herkes sağlıklı diye sıvıyağlara özellikle de zeytinyağına yönlendirildi.

    Ne zaman ki margarin üreticileri ürünleri satılmadığı için ayaklandılar, bu aşamada televizyonlarda margarini öven reklamlar izlemeye başladık. Üstelik daha düne kadar “aman sakın kullanmayın” diyen ünlü diyetisyenler bu reklamlarda margarin yemenin ne kadar sağlıklı olduğundan bahsediyorlar.

    Şimdi de hayatımıza kanola girdi…Akibeti ne olur hiç belli olmaz. Bugün harika denir, yarın “sakın yemeyin zehirli”… Bedenimiz deneme tahtası değil, dolayısıyla bildiğinizden şaşmayın derim ben. Bundan 1-2 sene sonra kanola kara listeye girerse, doktor doktor dolaşmayalım “ben şu kadar süre kanola kullandım bir şey olur mu?” diye. Bu ülkede Çernobil yaşandı, “çay için, bir şey olmaz” dendi, seneler sonra bile hala kanserden vatandaşlarımızı kaybediyoruz ne yazık ki…

    Sonuç olarak ne kendim kullanırım, ne de çevreme kullandırırım. Ben kobay değilim, bildiğimden de şaşmam. Ama içi rahat edip kullananlara da afiyet olsun demekten başka sözüm yoktur…

  10. hanım diyor ki:

    iyi günler ben kanola yağını ilk defa aldm böreğin içine biraz döktüm fakat börek pişince içindeki peynirler kahverengi olmuştu korktuk yiyemedik acaba yağdan olmuş olabilirmi
    peynir tazeydi onda bir sorun yok
    şimdi o yağı kullanmaya korkuyorum

  11. hus diyor ki:

    Kanola ile ilgili söylenenlerin önemli bölümünün gerçeklerle ilişkisi yok.
    Öncelikle kanola bir GDO (genetiği değiştirilmiş organizma)dır. Bu nedenle
    olumsuz sonuçları belkide yüzlerce yıl sonra ortaya çıkacaktır.
    Diğer açıdan kanola esasen bio-yakıt için üretilmektedir ve bugün açlık
    çekilen dünyada toprağın bio-yakıt için değerlendirmesi en liberal
    kuruluşlar olan IMF ve Dünya Bankası tarafından “insanlık suçu” olarak
    değerlendirilmektedir.
    Mevcut probaganda insanları en azından şimdilik ikna amacına yöneliktir.
    Selamlar.

  12. Sinan diyor ki:

    Yaklaşık 3 ay önce tanıştım kanola yağıyla. Tadı olsun, hafifliği olsun ayçiçek yağından bir farkı olduğunu söyleyemem. İnternette araştırdım ve her kafadan bir ses çıktığını fark ettim. Tubitak (ülkemizde bü tür şeylerde danışabileceğimiz tak adres olarak görüyorum) kanola yağının kolza bitkisinden değil, kolza bitkisinin istenmeyen özelliklerini eleme yöntemiyle yetiştirme tekniği sayesinde yeni bir bitki elde edilerek yapıldığını söylüyor. Akabinde bu bitkinin yağın ismi olan Kanola bitkisi olduğunu ve kanola yağının erucic acide oranı fazla olan Kolza bitkisinden değil Kanola bitkisinden üretildiğini yazıyor. Ben memnumun fakat içime kurt düştü. Malum ateş olmayan yerden duman tütmez demiş atalarımız. Gerçekten bu konu üzerinde donanımlı bilgisi olan biri varsa bir açıklama yaparsa sevinirim. Ben ne kendimin ne sevdiklerimin ne de herhangi bir vatandaşımızın zarar görmesini istemiyorum. Şimdiden yapacağınız yorumlara teşekkür ederim.

  13. Anonymous diyor ki:

    bizler ailece bilmediğimiz,genetigi oynanmış bir bitkiyi kullanmaktansa,bildik ayçicegi ve zeytin yağını tercih ediyoruz.

  14. Anonymous diyor ki:

    Sn Hocam bazı gıda fırmaları ülkemizde non gmo soya lecitinini çikolata kaplamalarında ve bisküvi üretimide kullanmaktadırlar fakat artan soya fiyatları nedeniyle değişik alternatifler arıyorlar bu bağlamda sözü edilen kolza yağı türevli ürünlere yönelirlerse sonuç ne olur

  15. yasmin diyor ki:

    Merhaba hocam…
    Sizden çok rica ediyorum soracağım soru benim için çok önemli,lütfen bana da bir cevap verir misiniz?..
    Ben saç bakım yağı olarak Dabur Amla saç yağı (Dabur Amla Hair Oil) diye bir yağ aldım…
    İçeriğinde Bektaşi üzümü ve Kanola yağı bulunuyor…
    Bu yağ direk saça sürülerek kullanılıyor yani gıda olarak kullanmak diye bir şey sözkonusu değil…
    Ama Kanola yağı hakkında ki bu spekülasyonlardan dolayı huzursuz oldum…
    Acaba bu yağı dahili değil de harici olarak kullanmamda bir sakınca var mıdır?..
    Cevap verirseniz çok mutlu olacağım…

  16. Yalçın Güran diyor ki:

    Kolza ya da kanola yağının dıştan kullanılmasında bir sakınca olamaz.

  17. orhan keskinsoy diyor ki:

    Dünyanın en ucuz zeytinyağını üreten bir ülkeyiz. Yine fındık yağı diye müthiş bir yağımız var. Niye KAN OLA diye yağ yiyeceğiz!…

  18. Anonymous diyor ki:

    bize lezzetini çok öğdüler bu yağı bizde aıp eve getirdikten sonra araştırdıkki çok zararlı imiş ve etkisi uzun süre vücuttan çıkmıyormuş kayınvalidem hemen markete geri götürdü şimdi çevremdekilere anlatıyorum zararlarını bizi aydınlattığınız için teşekkür ederiz

  19. Anonymous diyor ki:

    İÇERİĞİNİ BİLMİYORUM,ZARARINI DA ANCAK EKİLİ BİTKİ HALİ VE GÖZE HOŞ GÖRÜNTÜSÜ HARİKA.ALTERNATİF BİR YAĞ OLMASI SÖYLENTİSİ UZMANLARIN İŞİ.CİDDİ BİR ARAŞTIRMA GEREKTİRİR KANISINDAYIM.OLA Kİ HER ŞEYDE OLDUĞU GİBİ BUNUDA UCUZ DİYE BİZE YEDİRİP SAĞLIĞIMIZLA OYNAMASINLAR..ÇÜNKÜ ÜLKEMİZDE NE YAZIK Kİ EN UCUZ OLAN İNSAN SAĞLIĞIDIR.TRAKYADA YENİ GÖRDÜM DOĞASI HARİKA AMA SAĞLIK AÇISINDAN BİLMEM..TARLALAR AY ÇİÇEĞİNDEN YOKSUN KALMIŞ BUDA ÜZÜCÜ.KANBER YILDIRIM

  20. Anonymous diyor ki:

    Bu gibi haberlerden ve ürünlerden anlaşılıyor ki artık sermaye kuruluşlarına ve devlete güven kalmamıştır. Şehirlerde yaşamamıza rağmen tarla sahibi olup bütün gıda ürünlerimizi kendimiz yetiştirmemiz gerekecek. Gidiş hat bunu gösteriyor ne yazıkki.

  21. nevalcavlın diyor ki:

    Vallahı bır sure once mutgagımda zeytınyag,aycıcek ve mısırozu uçlusu vardı.Mısırözunu bır kotuledıler,yok asıdı en fazla yagmış,dıye onu cıkardım.Sonra bırgun fındıkyagını kasfettım,fıyatı da cok hesaplıydı,yameklerımde uzunca bır zaman kullandım,kımseye bırsey olmadı,gıderek fıyatı oyle bır arttı kı zeytınyagıyla yarısır hale geldı.Hatta artık bulamıyorum bıle.Gecende Datcada mıgrosta rafta kanola dıkkatımı cektı.Aldım.Degısık tadları sevıyorum.Ama bıraz da merak etmedım degıl.Bu sabah ınternete gıreyım,dedım..Bırsey soyleyım mı,artık ben gudulerımle ve algılarımla yasamaya karar verdım.Tadı ıyıyse yıyorum ve ıcıyorum arkadaslar.Bızı ne oldurecek bılıyor musunuz,bılgı kırlılıgı.Margarıne sınekler bıle konmuyor denıldıgı halde,tereyag kokusu ekledık deyıp cocuklara yedırtıyorlar.Evet gecen sene tasındım ben Datcaya,tereyag dolapta degılse odanın ıcınde oyle bır erıyor kı zeytınyagı gıbı oluyor.Oysa margarın oylece kalıyor erımeden.Akıllı olacagız ve her bılgıye kapı acmayacagız.Benım nacızane yorumum budur.Hepınıze sevgıler.Agzınızın tadı bozulmasın.Neval.

  22. dilek diyor ki:

    kimin ne dediği belli değil. bi zamanlar mısır özü yağı önce övüldü sonra yerildi.ayçiçek yağı desen hep öyle.tereyağı zaralı diye bilirken şimdi kolesterole bile iyi geliyor deniyor.bi karar verin kardeşim.
    zeytin yağına da laf etmeyin başka yiyecek yağ kalmadı

  23. Anonymous diyor ki:

    TusHerseTon
    ap5d

  24. Anonymous diyor ki:

    Vercorrierfed
    rpgg

  25. mehtap diyor ki:

    merhaba

    bana göre en sağlıklı olan yağ ZEYTİNYAĞIDIR.hakiki olanıdır…

  26. mesut diyor ki:

    son basım kardiyoloji kitabında (Hurt’s heart) kolza tohumu yağının (Toxic rapeseed oil) kesin akciğer damarı hipertansiyonu ( pulmoner arterial hipertansiyon) yaptığı belirtilmekte… Pulmoner arterial hipertansiyon da çok ciddi bir hastalıktır….Bu nedenle sağlık bakanlığı tarafından onaylanmadan kullanılmamlıdır….Bende ayçiçek ve zeytin yağı kullanımı taraftarıyım…

  27. Lockman diyor ki:

    Merhaba

    Bugun marketten rapeseed oil aldim daha ucuz diye, 1 litre aycicek yagi 2.10 pound iken kanola yagi 1.85 pound idi. Aldiktan sonra arastirmaya karar verdim, okuduklarimdan cok tatmin olmadim, ozellikle endustriyel amacla uretilen bir yagin islenerek insan tuketimine sunulmasini icim almadi, 10 numara yag yiyormusum gibi bir his var icimde. Aycicek yagindan sasmam artik, hocam cok hakli. Allaha sukur imkanlarimiz var, findigimiz aycicegimiz zeytinimiz bol hic gerek yok baska yaglara yonelmeye. Son yillarda yanlis politikalar sonucu binlerce ton yag ithal eder hale geldik, hayvan ithal eder hale geldik, insallah surdurulebilir tarim desteklenir, gelismis ulkelerde bu isler birilerinin insafina birakilmiyor, devlet de sirketler de ciftciye cok destek oluyorlar. Yaziniz icin tesekkur ederim muhterem hocam. Iyi bayramlar

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>