MATEMATİĞİ SEVMEK – MATEMATİĞİ SEVDİRMEK…

“Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek ise tehlikelidir.”

Konfiçyüs

Toplumumuzda, çocuklardan erişkinlere varan bir yelpaze açılımında matematiği sevmeme, ondan uzak kalma, dahası matematiğe ilgi duymamakla öğünme(!) eğilimi olduğunu gözlemliyoruz. Bunun başlıca nedeni, çoğumuzun soyut düşünmeye alışık olmayıp, soyutlamadan adeta nefret etmemizdir.

Acaba en derinde olan neden nedir?…

Bu sorunun yanıtı aranırken, elbette en önde akla eğitimde uyguladığımız yöntemler geliyor. Ne yazık ki, çocuklarımızı durağan (static) düşünmeye alıştırırız. Çocuk küçükken alabildiğine öğrenme, merak duygusu içindedir; ama aileden başlayan, okulda da süregelen bir eğitim sürecinde, merak duygusunu kalıba döker, düşünme yeteneklerini azaltırız.

Bu nedenle öğretmen öğrencinin aklını kışkırtmalı; ama bunu yapması için kendine güvenmesi gerek. Kışkırtırsan, öğrenci araştırır, bulur, seninle tartışmaya gelir. Bundan kaçınmamak gerek. Matematiği çok insan anlatabilir; ama doğru öğretmenlik nedir derseniz, problem burada düğümleniyor. Öğrencinin beynini olabildiğince özgürleştirecek, sınırlarını zorlayacaksın…

Çocukta matematik kavramı 0 – 6 yaş aralığında gelişir. O halde, çocuğu bu dönemde matematikle tanıştırmak gerekir. Bu dönemde o küçücük ama yüksek kapsama güçlü (sığalı) beynin içine bilinen yöntemlerle matematik teoremleri ile problemlerini sokmaya kalkmak elbette yanlış olur.

Peki! Ne yapmak gerekir?..

Bu çağdaki küçüğe matematiğe dayalı oyunlar sunmalıyız. Çocuk bunlarla oynayıp uğraşırken temelde matematiğin yattığını anlamasa bile, bunlarla matematik fikrine yakınlık duymaya başlayacaktır. Bunlar bilmeceler olarak ta sorulabilir.

Ama 0 – 6 yaş arasındaki küçüğümüz bunlardan sıkılıyor ya da uzak kalmayı mı yeğliyor?..

O zaman aklımıza hemen zekanın tek bir tür olmadığı, 1983 yılından bu yana Howard Gardner tarafından tanımlanmış 8 tür zekanın var olduğu gelebilir (çoklu zeka kavramı). Ancak, tanımlanmış bu zeka türlerini tek tek incelersek, pek çoğunda soyut düşünmenin var olduğunu görürüz. İnsanları matematikten uzaklaştıran başlıca etmenin soyut düşünme zorunluğu olduğu düşünülürse, bunun burada geçerli olamayacağı anlaşılır. Bundan yaklaşık her tür zekaya, elbette matematik zeka başta olmak üzere, matematiği sevdirme olanağı bulunabileceği anlaşılır. Demek ki, matematikle yalnız matematik zekası olanlar uğraşmaz. Öteki tür zekalar da az ya da çok, hele okul sıralarında, matematiğe yakınlaşabilirler.

Demek ki, ortada başka bir sorun olmalıdır. Bu da, büyük olasılıkla bu konuda matematiğe yakınlaştıracağız diye çocuğun üzerine fazlaca yüklenmektir diyebiliriz. Elimizdeki araçları ona gerçek oyun gereçleri olarak vermeliyiz. Sıkılmasına meydan vermeden, öteki oyuncakları gibi ilgi duyduğu anlarda ilgilenmesine özen göstermeliyiz.

Bu matematik oyunları ile bilmeceleri konusunda, 6 yaşın hemen üstünde olanlar için fırsat tümüyle kaçmış değildir. Bir kaç yıl daha bu yöntem 6 yaş üzeri çocuklarda kullanılabilir. Fakat daha sonra öğrenci gerçek matematik dersleriyle karşı karşıya gelecektir. Bize sorarsanız, matematiğe ilgi duymayan ergin kişler bile matematik oyunları ile konuya ısınabilirler. Denemeye değer bir konudur bu…

Eğitim açısından yapılan yanlışlar, hem eğitim programları hem de öğretmen açısından, bu noktada başlamaktadır. Matematik dersiyle ilk yüzleşmesini yapan öğrenciye sunulan matematik problemleri, daha önce anlatılan oyun ya da bilmeceler gibi verilmeli; teoremler de bu bilmecelerin ip uçlarıymış gibi anlatılmalıdır. Bunun tersi yapılıp, daha başlar başlamaz matematik kupkuru yüzüyle öğrencinin önüne konursa, çocuk hızla bu derse karşı soğukluk duymaya başlayacaktır.

Soyut düşünmeye alışma da 0 – 6 yaş arasında başlar. Bu dönemde çocuğa okunacak masallar dikkatle seçilmelidir. Çünkü bu masallar onu soyut düşünceye doğru yönlendirecektir. Bu bakımdan çocuğa okunacak (anlatılacak değil!) masalların nitelikli olması çok önemlidir. Masallar ile matematik temelli oyunlar, bilmeceler onu farkına varmadan matematiğe yönlendirip, matematikle kaynaştıracaktır. Daha bu dönemde çocuğun zihninin dar bir alana sıkışmasını önlemek gerekir. Düşünme ufku, özellikle soyut düşünme ufku alabildiğine geniş olmalıdır. Aynı özen okul sıralarındayken de gösterilirse başarıya ulaşılır. Bir bakıma bu yolla yaratıcı zeka da geliştirilmiş olur.

Bu konuda eğitim programlarını düzenleyenlerle öğretmenlere büyük sorumluluk düşmektedir. Olanak bulup küçük öğrencilere uygulanan matematik eğitim programlarını inceleyebilirseniz, burada yaşlarına göre onların kaldıramayacakları uygulamalara zorlandıklarını göreceksiniz. Bir keresinde ben, kızıma ilkokulun beşinci sınıfındayken toplamları ile farkları bilinen iki sayıyı aritmetik yoluyla bulmasını öngören bir problem verildiğine tanık oldum. Cebirle kolayca çözülebilecek bu problemi, ömründe cebirle tanışmamış o yaştaki bir öğrencinin aritmetik kullanarak çözmesini beklemek akıl dışı bir iştir. Öğretmenler de verilen eğitim programlarına uymak zorunda olduklarından, ister istemez bu sağ duyuya aykırı uygulamayı gerçekleştiriyorlar. Bu tür davranışlar doğal olarak öğrenciyi matematikten soğutuyor.

Öyle görülüyor ki, bir parça akıl yanında bir parça sağ duyu problemi çözmeye yardımcı olacaktır. Umudumuz bu özellikleri taşıyan eğitimcilerin, dolaylı olarak ana-babaların yetiştirilmesindedir.

8 Responses to MATEMATİĞİ SEVMEK – MATEMATİĞİ SEVDİRMEK…

  1. Anonymous diyor ki:

    ya ben bu mttematiği hiç sevmiorum abicim vallahi sevmeyi o kadar çok isterdimki ama olmuo çok gıcık bişi firmiyo işte kafama almıo kafam ne yapabilirim ya off keşke şu kafam birZda matematiğe çalışsa

  2. Anonymous diyor ki:

    Ben 7.sinif ogrencisiyim bir tek matematigim kotu diger derslerden hep “5″ aliyorum.Sebebi ise sevmemem ne yapacam bilmiyorum:(

  3. Anonymous diyor ki:

    Merhaba arkadaşlar matematiği bence 4 işlm yapabilen herkez biliyor ama sorun sadece yeteri kadar zaman ayıraramamkta ve gerektiğinizde yardım istememekten kaynaklanıyor.matematik zor bir ders değildir sadece belli kalıpları kafanıza yazanız yeterli olacaktır ve gerektiği erden de yardım aldığınız zaman sonucu size göreceksiniz

  4. Anonymous diyor ki:

    yhaaa bnde 7. sınf öğrencisim heç sfmiom mat. sadece sevemem sorun galiba ama olmuoo sefmiom

  5. Anonymous diyor ki:

    ben ön lisans mezunuyum… meslek lısesı bıtırdım ve en son matematık dersını lıse bırde aldım … bolum olarak sayısal bır bölüm ama matematık sıfırın altında… sımdı dersane yardımı bile kar etmıyo dgsye gırdım kazanamadım çünkü mat yok…kpss beni beklıyo… böyle eğitim sistemimi olur allah aşkına! :( eninde sonunda mecburuz matematıkle bas etmeye:(

  6. Anonymous diyor ki:

    aslında matematıkle aram cok kotu sayılmaz ama hukuk okuma ıstegım yuzunden matematıgı ıı bılmek zorundayım

  7. Anonymous diyor ki:

    hayatım boyunca hep matematikden çaktım.iyiki öğretmenler kurulu vardı,bütünleme de araya ne adamlar soktum kuruldan öğretmenle konuşsun diye.yoksa tıııık.

  8. Anonymous diyor ki:

    :) ne güzel bir yazı yazmışsınız . Evet matematik benim de korkulu rüyamdı.Lise 2. sınıfta matematik öğretmenim Necmettin bey gelene kadar sağolsun en azından sayesinde matematiği sevdirdi ama temelim tam olmayınca fazla büyük not alamadım sınıf geçtim o kadar :(

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>