İNSANDA DİZEM (RİTM) DUYGUSU, MÜZİK ile MATEMATİK….

“Bir ulusun karakteri onun dinlediği müzikle belirlenir.”
PLATON (Πλάτων)

“Müziksiz hayat bir yanlıştan ibaret olacaktır.”
FREDERIC NIETZSCHE

“Müzik bir yaşam süresi için yeterlidir, fakat bir yaşam süresi müzik için yetersiz kalır.”
SERGEI VASILIYEVITCH RAHMANINOV

“Ben senin aşktan daha çok müziğe gereksiminin olduğunu biliyorum.”
ANDY CAIMS

İnsanoğlu yaratıldığından başlıyarak doğadaki sesleri işitme yoluyla dizem duygusunu geliştirmiştir. Yağmurun sesi, rüzgar ya da fırtına, bir gölün ya da denizin kıyısına vuran dalgaların sesi, bir ırmağın akışından doğan ses, hayvanların çıkardıkları sesler, özellikle kuşların ötüşü bu doğal seslerin bellibaşlılarıdır.

Daha sonra insanın kendisi dizem yaratma sevdasına düşerek, yere ya da cisimlere vurmaya başlayarak kendisi dizem meydana getirmiştir. Vurmalı çalgıların başlangıcı budur.

Doğanın ses malzemesi insanoğlunun imgelemine, düş gücüne seslenip, yeni yaratılar için ona esin kaynağı olmuştur kesinlikle. İnsanın aklı, hayal gücü, ağzı-dili, istenci (iradesi), ciğerleri vardır. Nasıl kendi kendine konuştuysa yine aynı biçimde kendi kendine müziksel anlatılarını da bulmuştur. Ayrıca müziksel anlatı tekniğinin konuşma tekniğinden daha basit, sade olduğuna bakılırsa, müziğin konuşmadan çok daha önce oluştuğunu düşünüp vurgulayanlar haklı olabilir. Müzik “dil” den, hayvan sesleri, özellikle müziksel özellik taşıyan kuş seslerini taklitten, insanların birbiriyle kurduğu duygusal ilişkilerden kaynaklanmış ya da esinlenerek doğmuş olabilir. Yunan mitolojisinde musagetes tanrisi müzik ile dans eden tanri olarak anilir. Zamaninda müzik tanrisina inanıp, dans esliginde sarki soyleyenlere muz adi verilmistir . muz halkinin musagetese inanmasindan sonra zamanla muz halkinin yaptigi eylem music biçiminii almistir.

llk insan, ayakları, elleri, gırtlağı, beyni ile yarattığı kendi dünyasını giderek çeşitli seslerle doldurmuş; zamanla bir delik öküz boynuzundan, içi oyuk bir kamıştan ya da kemikten uyumlu sesler elde ederek kendisine zengin bir iç yaşam örmüştür. Üflemeli çalgılar böyle doğmuş olmalı. Ayrıca avcılıkta kullanılan gerilmiş yaylardan çıkan sesler, yeni bir çalgı ailesinin, telli çalgılar grubunun doğmasına yol açmıştır denebilir.

Ancak ilkellerin dünyasında çalgıların o denli çeşitliliği ilginçtir. İlkeller, ellerine geçen her uygun gereci, ses çıkaran bir araç yapmışlardır. Örnekse kemikler düdük olmuştur. Türlü kamışlar, yere vurularak ses çıkartan çalgılar, birer üflemeli çalgı aracı ile etkileyici boru olmuştur. Kabuklarından, kabaklardan sallayarak, vurularak ses veren vurmalı çalgılar yapılmıştır. Midye kabukları, içi boş ya da boşaltılmış ağaç dalları ses veren boru olmuş, ağaç gövdeleri, içinde bir tür dans da edilen dev vurmalı çalgılar haline getirilmiştir. Topraktan kaplar, ağaç kovukları, hayvan derilerinden çeşitli davullar olmuştur.

Bütün müzik tarihini ilgilendiren eski, yeni arkeoloji / etnografik bulgular bize şunu gösteriyor ki, ilk insanların yaşamında müzik, ilk zamanlarda çalışmalarına, gündelik pratiklerine eşlik için vardı. Daha sonra ise büyü törenlerindeki tapma etkinliklerinde, demek ki öteki dünya edimlerinde vb. için kullanıldı: Ama müzik hep vardı. Ancak başlangıçta elbette müzik bugünkü gibi kendisi bir amaç olmamış, o bir yardımcı olmuştur. O, büyük ölçüde araç olarak, demek ki haberleşme, anlaşma, tapınma ya da benzerlerine aracı olarak kullanılıyordu.

İnsan için bir “dizem duygusu” sahibidir derler. Bunu, bir vuruş, bir gürültü ya da bağırışın yinelenmesinden, Bakışımından (simetri, tenazür) doğan bir güdü ya da bakışımsal algılama yetkinliği biçiminde tanımlayabiliriz. Doğanın da dizemi vardır. Gece ile gündüz, mevsimler, üreme, filizlenme, çiçek açma, solma, yaşam ile ölüm dönüşümü… Bu, doğal olduğu kadar anlaşılmaz uyum içindeki insanoğlu, kendi organizmasının da dizemllerle çevrili olduğunu, onlarla yönetildiğini görmüş, varlığının dayandığı her şeyde yaşamın ölçüsünün vurduğunu sezmiş olabilir.

Sonunda insanoğlu kendi zekasının denek taşı olan matematiği bulup geliştirdi. Matematik doğa olaylarının tümünün içinde olup, pozitif bilimlerin kullandığı yöntemlerin dilini oluşturur. Bu yüzden müzik ile de iç içe olma durumundadır..

Yapılan araştırmalarda müzikle matematik arasında bir ilişki olduğu ortaya çıktı. Bazı araştırmacılara göre müzik “özünde sadece matematiktir.” Müzik ile birlikte matematik, “mucizevî bir biçimde duygulara” dönüşüyor.

“Müzik, iki bin yıl öncesinde matematiksel bir bilim olarak ele alınmıştır. Dahası yakın zamanlarda bile Ozanam, Saverien ile Hutton’un matematik sözlüklerinde müzik ile ilgili makaleler vardır. Bu yüzden matematikçilerin müzik ile ilgili yazmaları şaşırtıcı gelmemelidir” (Archibald,1932). Asıl konumuza dönecek olursak, müzik ile matematik arasındaki ilişkinin incelenmesi eski Yunanlılara kadar uzanır. Eski Yunan’ da müzik, matematiğin 4 ana dalından biri olarak kabul edilmiştir. Pythagoras (M.Ö. 586) okulunun (Quadrivium) programına göre Müzik; Aritmetik, Geometri, Astronomi ile aynı düzeyde kabul görmüştür.

Bütün bunlar bir yana, müziği oluşturan sesler birer fiziksel olay olduğundan, müzik ister istemez matematikle iç içe olma durumuyla karşı karşıyadır. Çünkü fizik matematik tabanlı bir bilimdir.

Hepsinden öte, matematik’in en güzel halidir müzik..

Avustralyalı bir müzik eğitimcisinin dediğine gore : “İnsan dizem ile müzik olmadan yaşayamaz, ölür”. Madem ki bu kadar gerekli ya da vazgeçilemezdir, bu düşünceden yola çıkarak dizem duygusu için bir içgüdüdür diyebilir miyiz?… Vardığımız bu sonuç doğruysa bilinen yedi içgüdüye, bir tane daha ekliyerek sekize çıkarmak gerekecektir.

Her ne olursa olsun “ruhun gıdası” da dediğimiz müziğin vazgeçilemezlerimizden biri olduğu açık bir gerçektir…

—————————————————

İlgili Makaleler :

Raymond Clare ARCHIBALD : Outline of the History of Mathematics (1932)

Neşe CAN : Osmanlı Dönemi Türkçe Müzik Yazmalarında Ünlü Türk
Bilgini Fârâbî. GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 203-215.

Serdar Y Türkmen : Müzikteki Dönüm Noktalarına Genel Bir Bakış. Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, Aralık 2006, Cilt 6. Sayı 4.

Rauf YEKTA, Türk Mûsikîsi Nazariyâtı kitabının III. Bölümü, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1924.

Sadık ÖZÇELİK : On İki Ton Besteleme Tekniği. G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 21, Sayı 3 (2001) 173-186.

Beer.(2003) M. How do Mathematics and Music Relate to Each Other.
http://perso.unifr.ch/michael.beer/mathandmusic.pdf (01.01.2003)

Martin Litchfield West : Ancient Greek Music. Published 1992 Oxford University Press, ISBN 0198149751.

Alan P. Merriam : The Anthropology of Music. Published 1964 Northwestern University Press, ISBN 0810106078.

Wallin, N. L., B. Merker & S. Brown (eds), 2000. The Origins of Music. Cambridge, MA: MIT Press. ISBN 0-262-23206-5.

B

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>