Üniversitedeki çalışmaları yürütürken Şişli Çocuk hastanesinde de yapılan doğumsal kalb hastalıkları ameliyatlarından sonra sıra kalb kapağı replasmanlarına gelmiştı. Bir yandan Üniversitedeki çalışmalara katılırken, öteki yanda Şişli Hastanesinde toraks ameliyatları ile açık-kalb ameliyatlarına devam ediyorduk. Hazırlanmış bir mitral hastası vardı. Bu olguyu ameliyata almaya karar verdik. Ama tam bu sırada garip bir olay araya girdi.
O zamana kadar yapılan işlerle açık-kalb ameliyatlarını uzaktan izleyen bir cerrah arkadaş, Dr Güran’la konuşma istediğini belirtti. Bu konuşma aynen şöyle geçmiştir. Bu dostumuz söze şöyle girdi : “Önümüzdeki günlerde yapılması düşünülen mitral kapak replasmanını ben yapmak istiyorum”. Bildiğimiz kadarıyla bu arkadaşımız o güne kadar hiç bir açık-kalb ameliyatı yapmadığı gibi, böyle bir ameliyatta asiste etmemiş, hatta gözlemci olarak bile bulunmamıştı. Söyledigi sözler karşısında aklımıza nedense hemen Dr. Allen O. Whipple’ nin Surgery dergisinde 1949 yılında yayınlanmış makalesindeki şu sözleri geldi: “Cerrahi beceri gözlemlemeyle elde edilemez. Aynen keman çalmanın, bu aletle bir müzik yapıtını yorumlayan bir virtuosonun dinlenmesi, izlenmesiyle keman çalmanın öğrenilemiyeceği gibi”. Evet, cerrahi beceri ancak onu yapmakla kazanılabilirdi, ama işe sonundan başlayarak değil. Arkadaşımıza önerimiz şu oldu : “Kapak replasmanı konunun çok karmaşık bir bölümünü yapmaktadır. Sız de bizim hepimizin yaptığı gibi alçakgönüllü bir yol izleyerek, acaba işe asistanlık düzeyinden başlamayı yeğlemezmiydiniz?…” Yanıt çok kesindi “Ben kıdemli bir cerrah olduğüm için bu ameliyatı yapmak istiyorum. Böyle de olacaktır” Söylenecek pek bir şey kalmamıştı ama Dr. Güran tekrar sordu “Siz bu ameliyatın nasıl yapıldığını hiç görmemiş, hıç de yapmamış olduğunuza göre nasıl yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?..”. Bu kez yanıt daha da şaşırtıcıydı “Sizler varsınız ya, bana yardım edersiniz” Artık yapacak bir şey kalmamıştı. Dostumuza bu ameliyata giremeyeceği, ama isterse öteki ameliyatlarda olduğu gibi seyredebileceği söylendi. Bizler gene de kendisinin kafa yapısıyla bu girişimini bağdaştırma. olanağı bulamamıştık. Bildiğimiz kadarıyla bu arkadaş böyle bir atılım yapmıyacak kadar “aklı selim” ile zeka sahibiydi. Büyük bir olasılıkla çevresindekilerin özel deyimiyle “dolduruş” una gelmiştı.
Acaba açık-kalb ameliyatları bu denli kolay yapılabilen işlemlermidir?.. Kolay olmadığını zannederim herkez bilmektedir. Bir vakitler, büyük yontucu Auguste Rodin’ e (1840–1917) sormuşlar: “Üstat, önünüzde duran bir taş blokundan nasıl bir başyapıt yontu elde ediyorsnuz, Bunun sırrı nedir?…” Yanıt ilginçtir. Sanatçı “Bu taş blokundan içindeki yontu dışındaki taş parçalarını kırıp çıkarıyorum geriye heykel kalıyor” demiştir. Demek ki bu kadar kolay bir işlemmiş başyapıt bir yontu yaratmak!.. İşte bazılarımız da cerrahi girişimleri, hele açık-kalb ameliyatlarını, bu denli kolay bir olay olarak olarak görmekteler, herhalde.
İşin içinde olanlar çok iyi bilirler, zor karmaşık bir ameliyat başarıyla yapılırken onu dışardan gözleyen bir kişi yapılan işin çok kolay olduğu düşüncesine kapılır. Bu asistans yapan bir cerrah için bile böyle değildir. Asistan yapılan işin zorluk düzeyinin kesinlikle farkındadır. Kimbilir belki de, yukarda sözünü ettiğimiz cerrah arkadaşımız, seyrettiği ameliyatlarımızdan böyle bir izlenim elde etmişti?…
Mitral replasman ameliyatı yapıldı. Başarılı da oldu. Böylece Şişli Hastanesinde açık-kalb ameliyatları iyice rayına oturmuş oluyordu. Ama bu ameliyata girmek isteyip te alınmayan arkadaşımız ile aramıza belli bir soğukluk girmiş oldu. Acaba haklı kimdi? …