İNSANIN EN ZAYIF, EN KORKUTUCU YANI = THANATOS İÇGÜDÜSÜ….

Thanatos (saldırganlık ile öldürme ya da yoketme) içgüdüsü. Adını eski Greklerin ölüm tanrısı olan Thanatostan almıştır.

Bu sadece insanda var olan bir içgüdüdür. Bize göre doğal düşmanı, demek ki yok edicisi olmadığından Tanrıdan insana verilmiş bir içgüdü olmalıdır. Savaşlar bunun yüzünden vardırlar. Aynı biçimde cinayetler ile topluca yoketme davranışlarının da kökü bundadır. Ayrıca, ormanlar ile yeşilliği yok etmeyi, akarsuları, gölleri denizleri kirletmeyi, hayvanları yok yere öldürmeyi de buna katabilirsiniz.

Çünkü hayvanlar aleminde, ne nedenle olursa olsun, bir tür hayvanın örgütlenip, gene kendi türünden hayvanlara saldırarak onları yok ettiği görülmemiştir. Aynı biçimde, bireysel olarak iki hayvan bölgeleri için çekişmeye girdiğinde öldürme söz konusu değildir. Boynunu rakibine teslim eden hayvanın yaşamasına izin verilir. Yenik olarak bölgeyi bırakır, çekilip gider. Ayrıca hayvanlar kendi dışlarındaki türleri ancak beslenebilmek için öldürürler.

Thanatos içgüdüsünün, çağdaş bir biçimde kendini gösterdiği bir olgu daha vardır : İş yeri terörü ya da İngilizcedeki deyimiyle “ mobbing “. Bu, bir kişiyi çalışma ortamında olabildiği kadar dışlayarak canından bezdirip, o iş yerinden kaçmasına, bir anlamda yok olmasına yol açan davranışların tümünü özetler. Mobbing yok etme amacını güttüğü için, insan yıkıcılığının arıtılmış (sublimation) açık bir belirtisi olarak alınabilir.

Ne olursa olsun bütün insanlara Tanrıca verilen bu içgüdü yüzünden, evende bulunan en korkutucu canavar, demek ki insan yaratılmış oldu. Bu yüzden “Hayvanlaşma insan gibi davran” ya da “Hayvan gibi adam” deyimleri, davranış (behavior) açısından çok yanlış kullanılan deyişlerdir. Bunlar hayvanlara yapılmış bir karaçalma, bir iftira olur. Bu deyimleri zeka kunusunda ileri sürüyorsak, ancak haklı olabiliriz. Çünkü hayvan zekası ilkel (primitif) bir zekadır. İnsanınki bundan kat kat üstün olmak gerekir. Davranış açısından hayvanlar, insana göre çok masum kalırlar.

Üstelik thanatos bir içgüdü olduğundan, yok edilemez, bastırılıp düzen altına alınamaz, değiştirilemaz, yerine başka bir içgüdü konulamaz. Bu yönden ınsanın yazgısını oluşturmaktadır. Bundan önce yazdığımız Hiroşima’ nın öyküsünün anlatıldığı makalede bu, bir örnek olarak açıkça gözlemlenmektedir.

Bütün sorun, insanoğlunun bu özrü taşıdığını bilip, olayların ne yönü izleyebileceğini kestirebilmektir. Bu belki bir avuntu olabilir!..

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>