Bundan sekiz yıl once, 17 Ağustos 1999 da yaşadığımız İzmit – Gölcük – İstanbul depreminin yıldönümü olması nedeniyle akıllara olası bir Marmara depremi geliyor. Bilindiği gibi Marmara denizi tabanında birden fazla fay çizgisi bulunmakta… Bunların hep birlikte kırılması durumunda Richter ölçeğine göre 7.5 ya da biraz üzerinde bir deprem bekleniyor. Bunun olasılığı da 1999 yılı başlangıç olmak üzere 30 yıl içinde % 60 – 65 olarak hesaplanmış. Yandaki haritada İstanbulun, böyle bir deprem sonunda zarara uğrayacak bölgeleri ayrıntıyla gösterilmiş. (haritayı büyütmek için üzerine tıklayınız)
Benim burada anlamadığım iki konu var :
1) Olası depremin yeğinliği (şiddeti) neden bütün fayların birlikte kırılacağı varsayılarak R 7.5 olarak kestiriliyor?…Bunların ayrı ayrı kırılması olasılığı neden göz ardı ediliyor?… Böyle bir olasılık bilimsel olarak hiç mi yoktur?…
2) Olasılık zamanı neden 30 yıl olarak veriliyor?… 15 ya da 25 yıl, dahası 35 yıl içinde gerçekleşmesi olasılığı hiç mi yoktur?… Oran olarak verilen % 60 – 65 sayısı nereden çıkıyor?…
Denebilir ki, benim bu konuları anlayabilmem için gerekli altyapım yoktur. Dolaylı olarak anlamam olanağı da bulunmuyor!… Ama bir konuyu normal zekası olan bir kişiye anlatma olanağı her zaman olmak gerekir. Gerçi Mevlana Celaleddin Rumi “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.” Demekle herkese herşeyin anlatılıp bilinçlendirilemiyeceğini anlatmak istemiştir. Ama, normal zekası olan bir kişiye, başka bir kişide var olan bir bilginin kolaylıkla aktarılabilmesi gerekmez mi?… Yoksa cizvit papazlarının döneminde olduğu gibi “bazı şeyleri biz bilir, size söyleriz. Bunların nedenleri sizlerin aklının ermeyeceği konulardır” demeye mi getiriliyor?…
Ayrıca, Marmara denizi dibindeki fay çizgilerinin yalnız çıplak gözle incelendikten sonra bu sonuçların çıkarıldığını, bu araştırmayı yapan uzmanlardan birinin “Biz bu faylar üzerinde balinalar gibi yüzüp gözlemleyerek sonuçları aldık” dediğini kendi kulaklarımla duydum. Başkaları da bu “çıplak gözle gözlemleme” konusuna değinmiştir (911 Arama Kurtarma Derneği Başkanı Mustafa Gürsoy). Demek ki, çıplak gözün dışında bazı teknik ya da teknolojik araçlar kullanılmamıştır.
Öte yandan, Prof. Dr. Orhan Tüysüz bir yazısında şöyle demekte :
“Bir deprem, üzerinde oluştuğu faydaki gerilmeyi azalatırken, komşu faylar üzerindeki gerilmeleri değiştirir. Deprem sonrası yapılan çalışmalar, sismik aktivitenin gerilmenin arttığı alanlarda arttığını, gerilmenin azaldığı alanlarda ise azaldığını ortaya koymuştur. İzmit depremi Düzce depreminin meydana geldiği bölgede, yani 17 Ağustos 1999 kırığının doğusunda kalan bölgede, gerilimi 1-2 bar arttırmış, kırığın batı tarafındaki bölgede, gerilimin 0.5-5 bar artmasına yol açmıştır
Parsons vd. (2000) tarihsel depremler üzerinde yaptıkları çalışmalarla Marmara Denizi içerisindeki fayların tekrarlanma aralıklarını araştırmış ve bunları GPS verileri ile deneştirerek Marmara Denizinde deprem tekrarlanma zamanının çok yaklaştığı sonucuna ulaşmışlardır. Bu araştırmacılara göre İstanbul’da önümüzdeki 30 yıl içerisinde büyük bir depremin olma olasılığı deprem tekrarlama aralıklarına göre ~%25 tir. Bu araştırmacılar diğer yandan tekrarlanma zamanlarından tahmin edilen zamana bağlı olmayan Poisson olasılığını da hesaplamışlar ve Marmara Denizi içerisindeki gelecekteki otuz yıl içinde büyük bir deprem olma olasılığını ~%25 olarak hesaplamışlardır. Üzerinde gerilimin arttığı fayların, gerilimi değişmemiş diğer faylardan daha önce kırılacağı göz önünde tutulalarak, deprem olasılık hesaplarına gerilim transferi de eklenmiştir. Sonuçta İstanbul’da önümüzdeki 30 yıl içerisinde kuvvetli bir sarsıntının (yer sarsıntısı ivmesi 0.34-0.65g ) olma olasılığı % 62±15 olarak hesaplanmıştır. Bu oran önümüzdeki 22 yıl için %50±13 iken, önümüzdeki 10 yıl için ise %32±12 olarak belirlenmiştir. “
Bu anlatım daha bir inandırıcı gibi görünüyor. Çünkü fay çizgilerinin ayrı ayrı da kırılabileceği göz önüne alınmış. Olasılık yüzdeleri de 30 yıl, 22 yıl ile 10 yıl için ayrı ayrı verilmiş.
Biz gene de, Milattan önce 6 ıncı yüzyılda yaşamış eski Çin filozofu
Lao Tzu’ nun, şu öğüdü üzerine eğilinme gereğini düşünüyoruz:
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı
hakkında karar vermekten kaçının.
Karar; aklın durması halidir.
Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar.
Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.
Oysa gezi asla sona ermez.
Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir kapı kapanırken, başkası açılır.
Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta
olduğunu görürsünüz.”
Tarihin derinliklerinden bizlere kadar gelmiş bu öğüdü deprem konusu üzerinde de uygulamak, hiç mi düşünülemez?…
————————————————
NOT : Kandilli Rasathanesi web sayfasına bakarsanız, Mürefte, Şarköy ile Marmara denizinde yakın tarihlerde 2.5 – 3.5 yeğinliğnde depremler oluştuğunu göreceksiniz. Bu küçük çaplı depremler fay çizgisinin azar azar kırılıp, büyük bir depremin önünün alındığını göstermez mi?… Bu bilgi yanlışsa, lütfen doğrusunu bana bildiriniz!
Ayrıca, 13.02.2007 – 14.02.2007 – 16.02.2007 tarihlerinde DEPREM başlığıyla yayınladığımız makaleleri okumanızı saiık veririz