ÇAPA’DA YAPILAN İLK AÇIK-KALB AMELİYATI (1 inci kitaptan)

Bu ilk açık-kalb ameliyatından sonra düzenli olarak yeni yeni olguların ameliyatları, öteki toraks ameliyatları yanında, yapılmaya başlandı. Şişli Hastanesindeki direnç bir bakıma azalmıştı. Çünkü ne de olsa aklı başında kimseler de vardı hastanede. Direnç belli odaklarda sonuna kadar sürmüştür.

Bu sıralarda Dr. Cemil Barlas doçentlik sınavını başarıyla vermiş, İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezinden ayrılarak Istanbul Tıp Fakültesine geçmişti. O da açık-kalb ameliyatlarını fakülte hastanesinde gerçekleştirmek istiyordu. Aslında orada bu cerrahiyi yapabilecek ondan başka da kimse yoktu. Ancak Tıp Fakültesi hastanesindeki durum, bu ameliyatlara direnme gösterisi dışında, Şişlı hastanesindekinden farksızdı. Bu güne kadar böyle bir atılım hiç düşünülmemiş olduğu için alt yapı yoktu. Dr. Barlasın çevresinde de bu işi bilen kimse bulunmuyordu. Büyük bir cesaretle tek başına işi gerçekleştirmeye karar vermişti. Ama elbette yardıma gereksinimi vardı. Bu noktada Dr. Yalçın Güran yardıma hazır olduğunu söyledi. Böylelikle Şişli grubu ile fakülte grubu işbirliğine başladılar.

Başladılar ama Üniversite hastanesinde açık-kalb cerrahisi için hiç bir alt yapı olma∂ığını da gördüler. Neyse ki burada çalışmakta olan hekimlerin hiç biri yapılacak işlere direnç göstermiyor, yardımcı olmasalar bile işin olmaması için çaba göstermiyorlardı. Bu bile büyük bir kazançtı. Olmayan altyapıyı biraraya getirmek için yavaş ta olsa çalışmalar başlatıldı.

Bu sırada Dr. Barlas’ın yardımıyla, Dr. Güran’a Üniversite hastanesinde bir hayvan deney laboratuvarı verildi; magnezyum iyonu ile metabolizma deneyleri yapsın diye. Bir iki deneyden sonra işi yürutmek olanağı olmadığı anlaşıldı. Çünkü Dr. Güran hastaneye yabancıydı. Personel ondan emir almak işine yan çiziyordu. Çoğu kez ya deney hayvanı bulunmamış oluyordu ya da laboratuvar personeli ortada gözükmüyordu. Köpek deneyinden ne olacak demeyin. Bunun bir çok ayrıntısı vardır ki yerine getirilemeyince çalışma olanağı kalmaz. Iş kaldı, ama gerek İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezinde, gerekse Üniversite hastanesinde yapılan bir iki deney tünelin ucundaki aydınlığı göstermeye yetmişti. Çalışma olanağı bulunursa problemin kesinlikle çözülüp açık-kalb cerrahisi alanından perfüzyonun uzaklaştırılabileceğini anladı Dr. Güran.

Üniversitedeki çalışmalar sırasında bazı aksamalar ister istemez oluyordu. Bunlar her yerde her dönemde başımıza gelmiş aksaklıklardı. Ama Dr. Barlas, belki de yapısı gereği işlerin pürüzsüz yürumesini istediğınden bunlardan etkileniyordu. Bir keresinde, hiç bir kasıta bağlı olmadan, otoklavdaki sterilizasyon işleminde bir arıza oldu. Dr. Barlas “bu bir sabotajdır” diyerek bir anda açık-kalb ameliyatını yapmaktan vazgeçiverdi. Kendisini uzun uğraşlardan sonra işe devam edilmesine inandırmayı başardık. Çünkü ünlü deyimiyle “yüzmüş, yüzmüş kuyruğuna gelmıştik” Bu dönemde işi bırakmak artık olmazdı. Bütün hastane merakla yapılacak ameliyatı bekliyordu.

Sonunda bütün hazırlıklar tamamlanarak bir ASD ameliyatı yapılmasına karar verildi. Elbette Dr. Barlas bu ameliyatı hiç bir pürüze meydan vermeden gerekleştirdi. Çünkü işi daha önceden biliyordu. Ne var ki, çalışma bir takım çalışması olduğundan, çevresinde o sırada henüz bir takım oluşmadığından desteğe gereksinimi vardı. Bizim verdğimiz de bu oldu. Hastayı ilk gece yeğin bakım biriminde Dr. Güran’ın izlemesine karar verildi. Hiç bir komplikasyon olmadı. Ertesi gün sabah erkenden kliniğe ilk olarak gelen kürsü başkanı Prof. Dr. Halit Ziya Konuralp yapılan iş için bütün ekibi kutladı. O günden sonra Üniversite Çapa hastanesinde açık-kalb ameliyatları düzenli olarak yapılmaya başlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>