Bundan önce yayınladığımız “usavurma” başlıklı makalede, bazı özellikler ile ayrımların açıklık kazanmamış olduğunu görüyoruz. Bu konulara gerekli açıklığı getirebilmek için konuyu tekrar ele alma zorunluluğunu duyduk.
Usavurmayı iki ayrı, değişik yönden inceleme olanağı ile gereği vardır :
1) Bir beyin işlevi olan zekanın, en önemli bileşenlerinden biri olarak;
Usavurma (Muhakeme = Reasoning), daha çok felsefe disiplininde tartışması yapılan, ama özünde bir zeka işlevi olan zeka bileşenlerinden biridir. Bir olay, bir düşünce göz onüne alınarak onu yapan en küçük yapı taşlarına kadar ayrıştırıldıktan sonra, bu yapı taşları ile daha önce zihinde bulunan başka yapı taşları birleştırılerek yepyeni bir fikre ulaşma usavurma’dır.
Bunun iki aracı vardır : Analiz etme (çözümleme) ile sentez yapma (bireşim) yetileri. Bu iki kardeş yetiyi de böylelikle zeka öğeleri (bileşenleri) içine almak gerekir. Analiz / sentez yetileri çok önemli olup, yalnızca insan zekası içinde vardır. Adeta öteki zeka bileşenlerinden de yararlanıp ortaya yepyeni bir sonuç çıkarmaya yarar (yaratıcı zeka). Bu yaratıcılıkta en önemli görev sentez yapma yetisinindir. Usavurma işlemi istemli bir biçimde çalıştırılabildiği gibi, bazan hiç farkına varmadan kendiliğinden de olabilir. Bu sonuncuya en iyi örnek bir konuyu izlerken kendiliğinden ondan başka sonuçlar çıkarıverme yeteneğidir ki, özellikle dehada görülür.
2) Bir mantık birimi, düşünce ile düşüncenin varlık biçimlerinin, ögelerinin, türlerinin, olanaklarının, yasaları ile düşünce bağlamlarının bilimi, olarak.
Ussal yargıların mantıksal dizimi de diyebileceğimiz usavurma, çıkarsama ile bunun anlamdaşı olan çıkarım deyimleri ile de yakın anlamlıdır. Bilinen önermelerden bilinmeyen önermeleri çıkarmayı dile getirir. Mantık ise, bu uslamlamanın bilimidir. Bir önermenin doğru olup olmadığı, mantığın değil, o önermenin ilgili olduğu bilimin işidir. Mantık bir önermenin doğru olup olmadığını bilemez; yalnızca “A önermesi doğruysa B önermesi de doğru olmalıdır”, der. Aristoteles’in tasım öğretisi böyle bir uslamlamadır. Uslamlama, tümdengelim ile tümevarım yöntemleriyle yapılır. Uslamlamanın büyük değeri, yeni bilgiler vermesi, bilgilenme sürecinin kuram ile varsayım gibi yüksek biçimlerini oluşturmasıdır. Hegel uslamlamayı küçümseyerek, “keyfe göre konulan önermelerden, keyfe göre sonuçlar çıkarma” olarak tanımlar, bunun yerine eytişimsel (diyalektik) yöntemi koyar.
Usavurmanın yöntemleri olarak, tümdengelim ile tümevarım’ ı ele alacak olursak
a) Tümevarım, tümdengelimin aksine, özel bir önermeden genel bir önermeye gidişi sağlayan düşünce biçimidir.Örnekse; uçurumdan düşen ilk koyun öldü. Uçurumdan düşen ikinci koyun öldü. Uçurumdan düşen üçüncü koyun öldü. Uçurumdan düşen son koyun da öldü. O halde uçurumdan düşen koyun ölür. Tümevarım daha çok gözleme ile deneye dayanır, bu özelliğinden ötürü daha çok fen bilimlerinde kullanılır. Bir deney ortamı oluşturmayı, bunu denetlemeyi önererek çeşitli çıkarımlarda bulunmayı öneren ilk kişi İbn Heysem’dir fakat Sir Francis Bacon ilk deneyi yapan, modern bilimi kuran kişi olarak bilinmektedir.
b) Tümdengelim, tümelden tikeli, genelden özeli çıkaran uslamlama yöntemidir. Tümdengelim, doğru olan ya da doğru olduğu sanılan önermelerden zorunlu olarak çıkan yeni önermeler türetir. Öncüller doğruysa sonuç da mantıksal bir zorunlulukla doğrudur. Zihnin yasalardan, kurallara örneklere, olaylara inerek yeni bir yargıda bulunmasıdır. Tümevarımın tersine, genel ilkelerden özel durumlara inen bir akıl yürütme biçimidir. Burada herhangi bir genelleme (yasa, kural) ele alınır, sonra bundan yola çıkarak özele (olaya, örneğe) inilerek, yeni bir yargıya varılır. Tümdengelim, bir ya da birden çok öncülden mantık yasalarına göre, bir sonuçlama (netice) ispatlayış ya da çıkarsayış işlemidir. Tümdengelimle varılan bir sonuç, bir önermeler zinciridir ki, burada, önermelerin mantık yasalarıyla doğrudan doğruya çıkarılan, bir öncül ya da bir önermedir. Tümdengelimle varılan bir sonuçlamada, sonuçlar öncüllerde saklıdır, mantıksal analiz yöntemleriyle çıkarsanmaları gerekir. Tümdengelimin temelinde “bütün için doğru olan, parçaları için de doğrudur” ilkesi yatar.
.