Şişli Çocuk Hastanesi toraks cerrahisi kliniğindeki daha önce atanmış şef Dr. Faruk Ertuğ’du. Kendisi daha önce Heybeliada Sanatoryumunda çalışmış, aklı başında, doğru kararlar alabilen biri gibi görünüyordu. Üstelik açık-kalb cerrahisinin alt yapısı için gerekli bazı cihazları da kliniğe aldırmış bulunuyordu. Bundan kendisiyle anlaşabilinecek birisi olduğu sonucuna varılabilir. Ancak klinik pek ufaktı. İkiye bölme olanağı pek yoktu. Gene de bir orta noktada anlaşmaya varıldı. Burada Dr. Ertuğ’un bazı asistan ile başasistanları vardı, ama biz, açık-kalb ameliyatlarını başlatabilmek için, daha önce birlikte çalıştığımız, konuyu bilen üç uzman arkadaşın buraya atanmasını istiyorduk. Bunlar İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezinde uzmanlık sınavlarını vermiş bulunan, orada kalmalarına gerek duyulmayan Dr. İskender Çivici, Dr. Erkut Sirel ile Dr. Orhan Taşçı idiler.
Her işten önce bu atanmaların yapılabilmesi için Dr. Güran tekrar Ankaraya Sağlık Bakanlığına gitti. Orada, Japonya gezisinden dönmüş olan Sağlık Bakanı müsteşarıyla (*) karşılaştı. Müsteşar bey hiddetinden hop oturup, hop kalkıyordu “Şimdi arkadaşlarını bırak ta, senin atanman oraya nasıl yapıldı? Onu anlat bakalım” dedi. Bunun üzerine Dr. Güran “Siz emir vememişmiydiniz? Bu emir üzerine atanmam Şişlı Hastanesine yapıldı.” yanıtını, hafiften gülümseyerek verdi. Bu yanıtı alan müsteşar beyin yüzünün ne hal aldığını görmenizi isterdim. Onun bu halini tanımlayacak sözcükleri bulmak olanağı yoktur. Bu konuşmanın üzerine elbette, atanmaları istenen arkadaşların işleri o an için, askıya alınmak zorunda kalındı. Dr. Güran, şimdilik, eli boş olarak İstanbula döndü. Ama ne bu atanmalardan, ne de Şişli Çocuk Hastanesinde açık-kalb ameliyatlarını başlatma niyetinden vazgeçmiş değildi.
(*) Anımsanacağı gibi, müsteşar bey her ne olursa olsun benim Şişli hastanesine atanmamın yapılmamasını, kesin olarak emredip Japonya’ya gitmişti. (25.05.2007 tarihli makale)