Beynin yüzeyine bir göz atarsak bir çok, gyrus denilen, kıvrımlarla kaplı olduğunu görürüz. Bu kıvrımları düzleştirme olanağımız olsaydı beyin dış yüzeyinin bir büyük boy gazetenin iki sayfasını kaplayacak kadar bir alanı doldurabildiğini görürdük (1500 – 2000 cm2). Bazıları, bu geniş alandan olsa gerek, beyin yüzeyindeki girinti çıkıntılar ne kadar çoksa zeka düzeyinin o kadar ileri olacağını savunurlar. Oysa, 1955 yılında 76 yaşındayken ölen Albert Einstein’ın beyni üzerinde çok sonra Prof. Sandra F. Witelson tarafından yapılan inceleme beyin gyrus’larında abartılacak bir fazlalık saptanamadığını göstermiştir. Ancak sol inferior parietal bölgede, sol hippocampus’da öteki beyınlere göre % 15 fazla gelişme bulunmuştur. Öteki bazı araştırıcılar Einstein’ nin glia hücrelerinin fazlaca asetilkolin üretmiş olabileceğini, bunun da zekayı olumlu yönde etkilemiş olabileceğini söylemişlerdir. Bu elbette bir varsayımdır. Çünkü zekanın çalışması sırasında bir tek değil elliye yakın kimyasalın beyinde iş gördüğü bir gerçektir. Bunu akıldan çıkarmamak gerekir.
Bazıları da zekanın beyin ağırlığının genel vücut ağırlığına oranına bağlı olduğünu ileri sürerler. Bu oran ne kadar büyükse zeka o kadar ileri olur derler. Bu düşünce daha doğru olabilir. Sırası gelmişken, kadınların beyin ağırlıklarının erkeklerinkinden daha az olduğu için, kadınların erkeklerden daha az zekaya sahip olduklarını savunanlar olduğunu anımsıyalım!… Burada unutulan şudur : kadınların vücut ağırlıkları da erkeklerinkinden görece olarak daha azdır. Bu yüzden onların vücut ağırlığına göre beyin yapıları tamdır. Zeka düzeyleri de en az erkeklerinki kadardır, dahası onlarınkinden de yukardadır..
Bazıları da, kadında beyin ağırlığının azlığına karşın, onların beyin korteksinin, demek ki sinir hücrelerinin toplu olarak bulunduğu beyin kabuğu bölgesinin, erkeğe göre daha kalın, dolaylı olarak daha çok sinir hücresi taşıdığını savunurlar.
Louann Brizendine, USA lı nöropsikiatrist, “KADIN BEYNİ = THE FEMALE BRAİN” adlı kitabın yazarı, “araştırmalar bir çok yönüyle kadın ile erkek beyninin aynı olduğunu göstermiştir” diyor. Brizendine’ e göre, “IQ ortalamaları aynıdır. Her iki cins fizik yetkinlik, artistik ile aydın görünüm bakımından aynı özellikleri gösterirler. Problem-çözme testlerine erkekler ile kadınlar aynı yanıtları verme eğilimindedirler. Gerçi, beyin taramaları problemin çözümünü bulmak için, her iki cinsin farklı beyin çevrimlerini (circuitry) kullandıklarını göstermektedir, ama varıan sonuçlar aynı olmaktadır.”
Kadınlar erkeklerden farklı olarak, ince-motor becerilerini daha hızlı, daha iyi olarak kullanmaya eğilimlidir. Aynı biçimde, kadınlar sözel becerileri daha hızlı, daha geniş olarak kullanırlar. Kadınların duygulara bağımlı beyin bölgelerinde daha fazla sinir hücresi (neuron) vardır. Böylece, kendileri dışındakilerin duygularına ulaşmada başarılı olurlar. Brizentine’ e göre “duygusal bir içerik varsa, kadın çepeçevre bütün bir durumu kavrayış ya da anlamada, bir erkekten daha üstündür”.
Işin ilginç yanı, araştırmacıların X kromozomu (dişiliği belirleyen kromozom) üzerinde zekayı olumlu yönde etkileyen bir gen bulmuş olmalarıdır. Erkekliği belirleyen Y kromozomunda böyle bir gen bulunmamaktadır. Erkekte cinsiyeti belirleyen XY kromozomları, kadında ise XX krmozomları bulunduğuna göre, kadınların erkeklerden iki kat daha fazla zekaya sahibolmaları gerektiği akla gelmiyor mu?(!)… Elbette, böyle bir durum söz konusu olamaz. Ama, erkek bireyler zekalarını ana-babalarının soylarındaki kadın üyelerden kalıtım yoluyla alırlar. Bunun bir anlamı da, X kromozomu olmasaydı, zekadan söz etme olanağının da bulunmadığıdır. (Burada zekaya etkisi olduğu söylenen, 6 ıncı çift kromozomun uzun kolları üzerinde bulunan IGF2R kod adlı geni, konu dışı tutuyoruz. Çünkü, bunun zeka geni olması tartışmalı olup, kanserojen olduğu savında da bulunulmuştur).
Gene de biz, zekayı belirleyen etmen olarak beyin / vücüt ağırlığı oranını temel olarak alan düşünceyi daha doğru olarak bulmaktayız.
Sonuçta, IQ değerleri eşit olan kadınla erkeğin zekası eşdeğerdir. Dahası, böyle bir karşılaştırmada, kadının onu öne geçiren bazı beyinsel özellikleri de vardır. Aslında, bu güne kadar sürdürülen bir yanlıştan kendimizi kurtarmamız gerekir : Kadın ile erkeği, farklı türler gibi algılamayıp, her ikisini de insan türünün birer eşit üyesi gibi görmeye alışmamız en doğru yoldur. Kadın evrenin bir yerindeki bir gezegenden, erkekte başka bir gezegenden gelen yaratıklar değildir. Her ikisini de Tanrı bu gezegende yaratıp, aynı beyin ile aynı zekayı vermiştir. İlla ki bir takım ayrılıklar aramaya çalışmak, bu ayrılıkları ummak, özlemek, istemek anlamını taşır ki, belli bir önyargı türüdür bu.
Son olarak, bütün karşılaştırmaların, zeka düzeyi birbirine yakın kişiler arasında yapılması gerektiğini belirtelim. Ayrıca bunların, çoklu zeka kuramına göre, aynı zeka türü içinde olması koşulu aranmalıdır. Demek ki, biraz abartarak söylersek, bir debil erkek (IQ 70 in altında) ile ortalama zekada (IQ 90 – 120) bir kadını, ya da bunun tersini örnek olarak alamayız. Bu hem adaletsiz, hem de çok yanlış olur. Öyle görülüyor ki, davulun ses verişi gibi : dengi, dengine kuralı burada da geçerlidir. Yukarda anlatılanlar, bu düşünce tabanına dayanmaktadır
———————————————————
İLGİLİ YAYIN :
Louann Md Brizendine :The Female Brain. Morgan Road Books; 1 edition (August 1, 2006), ISBN-10: 0767920090