PSİKANALİZ NEDİR?…(çok kısa bir tanım)

Evet!.. Bilim bir önce konmuş taşın üzerine bir taş daha koymak yoluyla ilerler. Ama konacak taş, y e n i b i r t a ş olmalıdır. Birbirinin aynı olan taşları üst üste koyarak bilimsel çalışma değil, fakat uygulama yapmış olursunuz. Bu da sizi ileri doğru götürmez, ancak olduğunuz yerde saymanızı sağlar. Yaptığınız işte hüneriniz artar, bir anlamda uzmanlaşırsınız, ama bir adım daha ileri gidip keşifler yapamazsınız.

İşte Sigmund Freud (doğumundaki adı Sigismund Sholomo), bilimde bu y e n i t a ş ‘ ı koyup işin gereğini yerine getirmiş oldu. Psikiatri’de çığır açtı. Onunki de bir kuramdı. Ama uygulamada büyük ülçüde doğrulanarak işe yarıyordu. Hala da yaramaktadır!..

Bilindiği gibi, Freud psikiatriye getirdiği kuram sonucu psikanalitik okulu kurmuştur. Bunu yaparken başlıca düşüncesi, nöroz denilen gruba giren akıl hastalıklarının nedenlerine inerek bunları sağıtmaktı. İkinci bir grup olan psikozların kapsamındaki hastalıkların sağıtımında psikanalizin etkisi yoktur.

Psikanaliz genel olarak aşağıdaki varsayımlardan oluşur :

● İnsan gelişimi, en iyi cinsel istemin değişen nesnelerini inceleme yoluyla anlaşılabilir.

● psişik sistem, alışılmış olarak cinsel istem ile saldırgan davranışları baskı altında tutar. Baskılanan bu istekler ile düşünceler bilinçaltı (bazıları bilinçdışı diyor) sistemlerinde saklanır

● İstemlerle ilgili bilinçaltı çatışmalar, kendilerini uykuda görülen düşlerde, dil sürçmelerinde ya da bazı öteki belirtilerde anlatırlar.

● Bilinçaltı çatışmalar nevrozların kaynağıdır.

Nevroz’un sağıtılması, psikanaliz yoluyla, baştanberi bilinçaltında bulunan istemler ile sonradan bastırılma yoluyla bilinç-altına atılmış olan istemlerin bilince geri getirilmesiyle sağlanabilir.

Psikanalitik görüş, insan zihnini bilinç ile biliçaltı adında lkl bölgeye ayırır. Bunlardan bilinç, tüm algı ile bilgilerin zlhlnde duru, aydınlık olarak izlendiği bölgedir. Bilinçaltı, bilincin dışındaki bölge olup burada olup bitenler konusunda insan hiç bir şey bilemez. Ama, farkında olunmadan burada da bir takım süreçler yürümektedir. Kapsamındakiler zaman zaman, deyim yerindeyse, bilincin kapısını zorluyarak bu alana çıktığı kabul edilir. Bilinç altının bilinçten daha geniş yer kapladığı varsayılmaktadır.

Gene psikanaltik görüşe göre, bu iki zihinsel bölge içinde üç tane zihin bölümü yer almaktadır. Bunlar gelişim sırasıyla şöyle sıralanabilir :

İd; tümüyle bilinç altındadır. Buna ilkel Ego da denebilir.

Ego (Ben); Büyük bölümüyle bilinç içindedir. Küçük bir parçası bilinç altında bulunur. İd’ i denetler.

Süperego (Üstben); hem bilinçte, hem de bilinç altında yerleşiktir. İd ile Egoyu denetim altında tutar.

Psikanalizin ana yöntemi, serbest çağrışımın aktarımı (transferans) ile direnç analizidir. Analizan’a (hastaya) rahat bir halde, aklına gelenleri anlatması söylenir. Burada düşler, umutlar, dilekler, fanteziler, geçmiş aile yaşantısının birer anısı olarak ilgi konusudur. Genellikle analist sadece dinlemekle yetinir. Uzmanlık kanısı gerektiğnde, demek ki hasta için iç görü uyandırma fırsatı yakalandığında yorumlarını söyler. Dinlemede, analist empatik tarafsızlığı, demek ki güvenli bir ortam yaratmak için geliştirilen, yargılamayan bir duruşu korur. Analist, analizanın söylemi ile davranışlarında beliren kalıp ile çekingenlikleri değerlendirirken, analizandan tüm dürüstlüğü ile bilincine ne gelirse anlatmasını ister. Bu arada analizanın görüp anımsayabildiği düşler de gündeme getirilerek yorumlanır.

Sonunda, analizanın doğrudan doğruya kendisi, gündemde olan zihin bozukluğunun nedenlerini, bilinç altının derinliklerinden çıkarıp, bilincinde açık seçik aydınlığa kavuşturduğunda, hastalık iyileşmiştir. Psikanalitik oturumlara son verilebilir. Psikanaliz uygulamasının amacı, bu bilinçlenme işleminin gerçekleşebilmesidir.

Günümüz bazı psikanaliz biçimleri, kendine güveni arttırma yoluyla hastalara özsaygı kazandırmakta, ölüm korkusu ile bu korkunun davranışlar üzerindeki etkilerinini yenmekte, birbiriyle bağdaşmaz gibi görünen ilişkileri sürdürmekte yardımcı olmaya çalışır. Bireysel danışma oturumları bir gelenek olarak kalmakla birlikte, bir grup-sağıtma biçimi olarak grup psikanalizi, Harry Stack Sullivan’ca uyarlanmıştır.

Psikanalitik sağıtım haftada 3 – 5 oturum olarak uygulanır. Toplam iyileştirme süresi, hastalığa bağlı olarak, klasik psikanalizde 1 – 4 yıl kadar sürebilir. Dahası, psikanalist olarak eğitilmek istenilenler, beş – on yıl süren eğitimleri sırasında, hiç bir yakınmaları olmadığı halde 4 yıllık bir psikanasliz sürecinden geçme zorundadırlar.

Psikanalitik sağıtımı özellikle psikiatri alanında uzmanlaşmış tıp doktorlarınca yapılır. Doğrusu da budur. Fakat bazı ülkelerde tıp eğitiminden geçmemiş bazı uzmanlık dallarına da bu olanak tanınmaktadır. Örnekse, ABD’de psikologlar ile klinik sosyal çalışmacılar gibi dallarda bulunanlara bu olanak tanınmıştır.
——————————————————–

İLGİLİ MAKALELER :

Freud, S. : Traumdeutung. 1899. Fischer Verlag, Frankfurt am Main.

Freud, S. : The Interpretation of Dreams. 1900. S.E. 4&5. J. Strachey Ed. (London, Hogarth).

Sullivan, H.S. (1953). The interpersonal theory of psychiatry. New York: Norton.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>