DEJA-VU’nün BELLEK+DÜŞLERLE İLGİSİ…..

İlk kez karşılaşılan bir olay, bir fikir, bir manzara, bir resim için, daha önce hiç karşılmamasına karşın, “ben buna daha önce de rastlamıştım” duygusuna kapılmak olarak tanımlanabilir, déja-vu.

Fransızca olan bu iki sözcüğün sözlükteki anlamı da yukardaki tanımlamayı doğrular : Déja = önceden, Vu = görülmüş, o halde déja-vu önceden görülmüş demektir.

Bir ara, 19 uncu yüzyıl sonu ile 20 inci yüzyılın başlarında , déja-vu’nün sinir hücrelerinin (neurons) ateşlemesindeki bir zamanlama aksaklığı yüzünden oluştuğuna, yaygın olarak inanılıyordu.

Bazıları, déja-vu için düşlerin anısıdır der. Düşlerin pek çoğunun anımsanmadan kaybolup gittiğini göz önüne alıp, ayrıca belleğimizde olmayan bir şeyi düş olarak göremiyeceğimizi düşünürsek, déja-vu’ nün bu unutulmuş olan düşlerin, bilincin derinliklerinden çıkıp gelmiş görüntülerin birden anımsanması olarak algılayabiliriz. O halde buna, déja-revé ya da already- dreamed, demek ki “önceden düşte görülmüş” te diyebiliriz. Aslında bu da déja-vu gibi, karşılaşılan bir olaydır (düş içinde düş görme ya da yinelenen düşler ile düşte daha önce hiç gidilmemiş, hiç karşılaşılmamış yerler ile kişileri görmek).

Düşlerin kalıcı belleğimizde bulunan, özenle istiflenmiş bilgilerden kaynaklandığı bir gerçektir. Burada hemen, Harvard Üniversitesinden Dr. Subimal Datta’ nın bu konudaki savı akla geliyor. Dr. Datta, “gündüz uyanıkken öğrendiklerimizin geçici belleğe yerleştirildikten sonra, gece uyurken bu bilgilerin kalıcı belleğe, bir kıtaplık düzeniyle geçirilmesi sırasında düşlerin oluştuğunu” söylemektedir. Bu sadece düşlerin nasıl oluştuğunu değil, ama uyku ile öğrenme arasındaki ilişkinin de ne olduğunu güzelce anlatmaktadır.

Ne var ki, kalıcı bellekten déja-vu olarak bilincimize ulaşan görüntülerin, hangi düzenek yardımıyla ortaya çıktığı konusu, biraz karanlıkta kalıyor. Bunlar önceden görülüp unutulmuş düşlerin bir anımsanması mıdır?… Yoksa, kalıcı bellekteki alışılagelmiş düzen içinde yerleştirilmiş olağan bilgiler midir?…

Doğrudan kalıcı bellekte var olan bilgilerden kaynaklansaydı, olayın gerçekten daha önce yaşanmış olguğu bilincine hemen varılırdı. Burada dikkat edilecek nokta, kişinin olayla daha hiç karşılaşmamış olduğunun farkında olmasına karşın, “sanki ben bu olayı daha önce yaşamışım gibi geliyor” diye düşünüp. söyleyebilmesidir. İşte bu bizi, déja-vu’ nün geçmiş düşlerin anımsanması biçiminde algılanması flkrlne götürüyor. Bu savı doğru olarak kabul edersek, görülmüş ama unutulmuş düşlerin de, kalıcı bellekteki kıtaplık düzeninde belli yerlerinin olduğunu onaylamamız gerekir. O zaman da, bütün öteki anılarımız gibi, unutulmuş düşlerin içeriklerini de, belli bir gayret harcama sonunda, neden hemen belleğimizden bilincimize getiremediğimiz konusu bir bilmece olarak karşımıza çıkar. Çünkü, déja-vu’ de olayın anımsanması, kişinin kendi isteği ya da gayretine değil de, işi tetikleyen bir olayın varlığına bağlıdır. Başkoşul budur.

Ancak, biz bazı anıları da, yaşamakta olduğumuz bir olaydan yola çıkarak anımsarız. Bunu déja-vu ile karıştırmamak gerekir. Çünkü bu durumda kişi anımsadığı olayın, belleğinin bir köşesindeki varlığını önceden bilir. Bu onun için zaman zaman bilincine getirdiği bir anıdır. Déja-vu’de ise, olayın daha önce yaşandığı bilinememekte, kişiye “sanki öyle gibi” gelmektedir. Burada bir sis perdesi ardından görülme ya da bulanıklık söz konusudur. Bu da olayın düşlerle ilgisini, ister istemez akla getirmiyor mu?…

Benzer olaylar hipnoz sırsında da yaşanır : Oturumun bitiminde verilen bir işaret ya da komutla, hipnoz sırasında olanların sonsuza kadar unutulması sağlanır. Tıpkı unutulan düşler gibi… Bunun gerçekleşmesini sağlayan, sinir sistemindeki düzeneğin ne olduğu bilinemez.

Bazıları, déja-vu’yü bir bellek bozukluğu olarak ele alıp, “Paramnesia = bir tür bellek kaybı” diye de adlandırıyor.

Bütün bu anlatılanlardan çıkabilecek sonuç, kalıcı bellek, düşler, déja-vu, dahası hipnoz arasındaki ilişkiler, adeta bir sis perdesi arkasından görülüyor gibi olmasıdır. Şimdilik bir bellek aksaklığı olarak yorumlanıyor. Ama, bu konuda söylenenler ya kuram, ya da bazı kestirimlerden oluşmaktadır.

Beynimizin bütün işlemlerinin, özellikle de üzerinde durduğumuz konu için belleğin, en ince ayrıntısına kadar ne olduğunu, nerede olduğunu, nasıl çalıştığını bilemeden, konunun aydınlığa çıkıp, açık seçik anlaşılabilir hale gelmesi de söz konusu olamaz, anlatımlar hep kurgu düzeyinde kalır diyoruz…
——————————————————-

Konuyla İlgili Bazı Çalışmalar :

Naseem A. : Memory Disorders in Psychiatric Practice. Edited by German E. Berrios and John R. Hodges. Cambridge University Press, New York, New York, March 2000.

Subimal Datta *, Subhash Saha, Sarah L. Prutzman, Olivia J. Mullins, Vijayakumar Mavanji : Pontine-wave generator activation-dependent memory processing of avoidance learning involves the dorsal hippocampus in the rat. Journal of Neuroscience Research Volume 80, Issue 5 , Pages 727 – 737.

Subimal Datta, Vijayakumar Mavanji, Jagadish Ulloor, and Elissa H. Patterson Activation of Phasic Pontine-Wave Generator Prevents Rapid Eye Movement Sleep Deprivation-Induced Learning Impairment in the Rat: A Mechanism for Sleep-Dependent Plasticity. The Journal of Neuroscience, February 11, 2004, 24(6):1416-1427; doi:10.1523/JNEUROSCI.4111-03.2004

One Response to DEJA-VU’nün BELLEK+DÜŞLERLE İLGİSİ…..

  1. (or maybe phrases to that effect). He had, nevertheless, in the thought of just what he was profitting, tumbled in to trepidation about exactly what he may be squandering.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>