Alzheimer Hastalığı, adını bir Alman doktor olan Alois Alzheimer’den almıştır. Bu hekim, olağandışı bir zihinsel hastalık sonucu yaşamını, 1902 yılında, yitiren 51 yaşındaki bir hanımın beynini, incelenmesi için Emil Kreapelin’in laboratuvarına götürdü., Orada Kreapelin, ayrıca iki İtalyan hekimle birlikte, sözü edilen beyni incelediler. Bunda, bazı amiloid değişiklikler meydana geldiğini, mikroskopik araştırmalarla bularak, bu hastalığa ilk kez, 1906 yılında, “presenil demantia” adını verdiler. Sonradan Kreapelin hastalığın adını “Alzheimer Hastalığı” olarak değiştirmiştir..
Günümüz bilimadamları, Alzheimer Hastalığı hakkında her gün yeni bir şeyler öğrenmekle birlikte, hastalığın gerçek nedeni ile onu sağıtacak yöntemi şu güne kadar bulamadılar.
Bu hastalıkta, nöropatolojik olarak, beyin hücreleri üzerinde patolojik bir protein (amiloid) birikimi görülür. Bu protein birikimi, nöritik plak adı verilen odaksal, küresel bir oluşumdur. Merkezinde çeşitli anormal proteinlerden meydana gelmiş, amiloid çekiedek bulunur. Amiloidden zengin plaklar demansla ilşkili olsa da, Alzheimer Hastalığı için daha spesifik olarak kabul edilir. Amiloid protein beyin parankimi ile damarların çevresine yerleşir.
Laboratuvar araştırmalarından elde edilen kanıtlara göre, alfa amiloid kümelenmeleri, nörotoksik olup demansın oluşumundan sorumludur.
Alzheimer Hastalığı, genellikle 60 yaşından sonra etkisini göstermeye başlar. Hastalık riski bu yaştan sonra artmaya başlar. 65 yaşın üzerinde yaklaşık her 10 kişiden birinde; 85 yaşın üzerindeyse yaklaşık her iki kişiden birinde görülebileceği söylenmektedir. Alzheimer hastalığı kadınlarla erkeklerde hemen hemen aynı oranda görülür. 40 – 50 yaşlarında başlayıp, toplumun yaşlanma oranının artmasıyla görülme sıklığı artar. Alzheimer Hastalığı, bulaşıcı ya da kalıtsal bir hastalık değildir. Ancak, düşük oranda genetik yatkınlık bağlantısı olabileceği düşünülüyor.
Belirtiler :
Alzheimer hastasında bellek kaybı, kişilik ile davranış değişiklikleri, düşünme ile yorumlamada bozulma,konuşurken doğru sözcükleri bulmada güçlük, bazı işleri doğru sırayla yapmada zorlanma gibi bulgular görülür. Bu bulgular zamanla daha da kötüleşir, ama kötüleşmenin hızı hastadan hastaya farklılık gösterir.
Ancak hastalık ilerledikçe, günlük yaşamı sürdürmek giderek zorlaşır. Hasta zaman içinde tümüyle başkalarına bağımlı hale geiir. Hastalığın belirtileri ile bulguları önceleri hafiftir. Genellikle doğal yaşlanmayla ilgili olduğu sanılır. Hafif unutkanlık genellikle ilk belirtisidir. Hasta giderek daha da unutkanlaşır. Tanıdık nesnelerin isimlerini anımsamakta bile zorlanabilir. Hasta gittikçe artan sorunların farkında değildir. Dahası, bunu yadsıyabilir de.
Zamanla, bellek kaybı i,le birlikte duygusal durum ile davranışlarda değişmeler olmaya başlar. Yargılama, yoğunlaşma. Konuşma ile fiziksel eşgüdüm de etkilenir. Hasta en basit işleri yapamaz hale gelir. Kişilik ile davranışlarda olan değişmeler sonucu, kolay sinirlenme, depresyon, aşırı kuşkulanma ile yanlış inançlar görülebilir. Bazan da, aşırı sakin ya da saldırgan olabilirler. Hastaların bir bölümünde hareketlerde bozulma olur. Dahası, ileri dönemlerde sara nöbetine benzer nöbetler de görülebilir.
Alzheimer Hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir. Fakat, birer kestirim olarak kısaca, kalıtımsal olabileceği, bir yavaş virus enfeksiyonunun buna neden olduğu, toksin ya da travmanın bu hastalığa yol açabileceği öne sürülerek, bu doğrultularda çalışmalar yapılmaya çalışıldığını, yaptığımız araştırma sırasında öğreniyoruz.
Ama, acaba Alzheimer Hastalığının nedenleri altında bu gerçekler mi yatmaktadır?.. Doğrunun, böyle olmaması gerekir gibi görünüyor. Çünkü daha başta, hastalığın “kalıtsal olmadığı, bulaşıcı olmadığı (virus enfeksiyonu)” söyleyerek konuya girmiş bulunuyoruz.
Nedenler arasında sözü edilen travmaya gelince, belli bir yaştan sonra yaşanan travmaların (sadece kafa travmaları değil!..) bunamayla sonuçlandığı, her zaman gözlemlenebilen bir olgudur. Ancak, bu tür bunamanın Alzheimer Hastalığı olduğunu kesinlikle söyleme olanağı da yoktur.
Aslında, neden olarak birbirinden farklı olan, böyle bir çok olay söylenince, bir gerçeğe varma olanağından uzaklaşılır.
B12 Vitamini ile Eksikliği :
Vitamin B12 (ciyanocobalamin), kırmızı kan hücrelerinin gelişip olgunlaşması için gereklidir. Ayrıca, hucre genetiği için önemli olan DNA sentezinde önemli görevi vardır. B12 vitamini, bunların dışında, normal sinir işlevinin gerçekleşmesi için kesinlikle gerekli olan bir kimyasaldır ki, bu sonuncu işlevi özellikle dikkatimizin üzerine çekilmesine neden oluyor.
B12 suda eriyen bir vitamindir. Öteki suda eriyen vitaminlerden farklı olarak vücut dokularında depolanabilir. Bu yüzden eksiklik belirtilerinin ortaya çıkması yıllar (5 yıl) alabilir.
Vitamin B12 hayvansal gıdalarda bulunur.Karbonhidratlar, protein ile yağların işleme tabi tutulması için gereklidir. Özellikle sinir hücrelerinin büyümesi ile tüm hücrelerin tamirinde önemli rol oynamaktadır.Protein oluşumunda aminoasitlerin işlevinde rol oynamaktadır. Folic asit ile bileşimi sinir hücrelerinin kılıflarının korunabilmesi ile DNA sentezi için gereklidir; sinir iletilerini kolaylaştırır.
B12 vitamini ince barsaklarda emilir. Diyetle yetersiz alınım, bazı hastalıklar sebebi ile ince barsaklardan yetersiz emilim B12 vitamin eksikliğini oluşturur.
Besinlerle alındığında, B12 dış etmen (ekstrensek factor) olarak vucuda girer. Bu, midenin salgıladığı iç etmen (entrensak factor) ile birlrşerek asıl B12 vitamini molekülünü oluşturur. Bu yüzden midede olan bir arıza (mide rezeksiyonu ya da bir mide hastalığı) B12 eksikliğine neden olur. Ama, bu vitamin vücutta depolanabildiği için, eksikliği 5 yıl gibi uzun bir zaman sonra ortaya çıkar.
Hafif derecede B12 eksikliği çok sık görülür. Uyuşukluk, unutkanlık, sabahları yataktan yorgun kalkma gibi belirtiler verir.
Ağır vitamin B12 eksikliğinde ise sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkmaktadır. kalıcı sinir yıkımına yol açabilir.
.Yaş ilerledikçe vitamin B12 eksikliğinin görülme sıklığı artmaktadır. Araştırmalar 65 yaşın üstündeki kişilerin yaklaşık % 40 ında vitamin B12 eksikliği olduğunu göstermektedir. Bu yaşlarda görülen bazı zihinsel bozukluklar ile depresyonun bu nedenle oluşabileceği düşünülmektedir. Alzheimer hastalığına benzer belirtiler verebilir ve eksiklik uzun yıllar sürerse zihinsel bozulma geriye dönüşümsüz hale gelebilir.
Asetilkolin üretimini arttırdığı, beyinde sinir iletimini düzenlediği için Alzheimer hastalığında koruyucu rolü olabileceği düşünülmektedir.
Folik asit ile birlikte doğum defektlerini önlemekte önemli rol oynar. Yine folik asit ve B6 vitamini ile birlikte kalp hastalıkları ile damar tıkanıklığını önleyici rol oynamaktadır.
Çocuklarda görülen astımların, depresyonun, şeker hastalığına bağlı nöropatilerin, düşük sperm sayısı ile spermlerdeki hareket yetersizliğinin tedavisinde de B12 vitamini kullanılmaktadır.
HIV pozitif kişilerin % 35 inde vitamin B12 eksikliği olduğu bulunmuştur. Yararı tam olarak kanıtlanamasa da AİDS tedavisinde vitamin B12 eklenmektedir.
Bu bilgilerin ışığında, özellikle Alzheimer Hastalığı ile B12 vitamini eksikliği belirtilerinin nerdeyse % 100 örtüşmesinden ötürü, akla her ikisinin aynı hastalık olabileceğini geliyor.
Alzheimer Hastalığında, “spesifik” bulgu olarak beyin parankimi ile damarları çevresinde birikim yapan amiloid protein gösteriliyor. Ancak, ben hiç bir B12 eksikliği olgusunda beyin üzerinde böyle bir inceleme yapıldığına rastlamadım. Belki böyle bir inceleme yapılsa, aradaki ayrım saptanabilir. Ama, elde böyle bir inceleme, görünüşe gore yoktur. Bu eksikliğin giderilmesi gerekir. Kaldı ki, bütün demans (bunama) olgularında beyinde bu tür protein birikimi oluşumlarına rastlandığı yayımlanmıştır. Fakat nedense bu Alzheimer Hastalığına öz olarak kabulleniliyor.
Gerçi Alzheimer Hastalığı kuşkusu olanlarda plazma B12 düzeyleri araştırılıyor. Ama, bunun nedeni hiç bir makalede açıkça belirtilmiyor. Yapılan öteki laboratuvar araştırmaları yanı sıra sagece sözü ediliyor, o kadar.
Bu durumda biz, Alzhimer Hstalığı ile B12 vitamini eksikliğinin aynı hastalık olabileceğini düşünüp, araştırmaların bu yönde yapılmasını bekliyoruz. Sonuçlar çok ilgi çekici olabilecektir.
——————————————————-
EKLEME (12 Haziran 2007):
Scientist Dergisinin Haziran 2007 sayısında çok ilginç bir makale yayınlandı (2). Buna göre bazı araştırıcıların Alzheimer Hastalığı ile senile demans’ın (ihtiyarlık bunaması) aynı hastalık olduğunu söyledikleri bildiriliyor (1). Makalede, bu bildirimden sonra Alzheimer Hastalığının nedenlerinin genetik, metabolik, toksik ya da başka bir etmen olup olmadığının araştırılması yoluna gidildiği anlatılıyor.
Bu makalede Alzheimer Hastalığı ile B12 vitamini eksikliği arasında bir ilişki kurulmamış. Ama biz bu ilişkinin var olabileceğini hala savununup, araştırmaların bu yönde yapılmasını bekliyoruz!
(1) R. Katzman, “The prevalence and malignancy of Alzheimer’s disease: a
major killer,” Arch Neurol, 33:217–8, 1976
(2) Ming Chen ; Was Alois Alzheimer Right or Wrong?.. 2007, Scientist Volume 21 | Issue 6 | Page 23
merhaba bendede b12 vitamini eksikliği var iğnelerimi vurdurdum spastik kolon tedevisinde ama ilerde alzehmir hastalığı olur mu gerçekten çok korkuyorum nasıl tedavi olabilirim 17 yaşındayım