Üç kadehten fazla içip de sarhoş olmadığını ileri süren herkes sarhoştur.
EPİKTETOS
☛Uyuşturucuları incelerken ilk sırayı alkol’e vermek istiyoruz. Çünkü alkol serbestçe alınıp satılabilen, herkesin her an kolayca ulaşabileceği, lokantalar, kafeler, barlar gibi yerlerde toplu halde insanların kullanımına açık bir uyuşturucu türüdür. Zaman zaman bazı ülkelerde yasaklanmıştır. Ama bunun, el altından üretilip dağıtılması topluma daha zararlı olduğu anlaşıldığından, bu yasaklardan geri dönülmüştür Yapımının kontrol altına alınıp hiç olmazsa nitelikli içkiler elde edilebilmesi için yurdumuzda alkollu içki tekel’i kuruldu. Böylece alkollü içkilerin devlet denetimine girmesi sağandı. Fakat tekelin dışında da, kaçak içki niteliği taşımadan, yasal olarak alkollü içki üretme olanağı vardır.
İçilebilir alkol etil alkoldür. Metil alkol daha da zehir niteliği taşır. Bu körlüğe, bir seferde belli bir ölçünün üzerinde kullanılması durumunda ölüme neden olur. Kaçak olarak üretilen alkollü içkilerin pek büyük bir bölümü metil alkol içerdiği için zaman zaman ölüm olgularıyla karşılaşmaktayız. İçilebilir, etil alkol tüketimi bütün dünyada pek yüksek düzeylere gelmiştir. Öyle ki, batı dillerinin hemen hepsinde susamak (soif, thisty) sözcüğü su açliğını değil, alkollü içki gereksimini anlatmak için kullanılır olmuştur. Sadece bu durum bile uyuşturucular arasında alkole ön sıraya geçme hakkını verir.
Batı toplumu üyelerinin yüzde 90 ı, yaşamları boyunca zaman zaman alkollü içeceklere başvurur. Bunların yüzde 40 da alkol içme yüzünden eğitimden ya da işten geri kalma ya da trafikle başı derde girme gibi yaşam zorluklarıyla karşılaşılar. Ancak alkole bağımlı olmak bu değildir. Bağımlı sayılmak için, alkolü sürekli kullanıp bundan ayrılmayı göze alamamak, bu yüzden psikiatrik ya da psikolojik bozuklukların içine düşmek demektir. Bu yönde ABD National Council on Alcoholism adlı kuruluş1992 de şöyle bir tanımlama getirdi : “Alkolizm kronik, ilerleyici bir hastalık olup kişinin alkol kullanımı, buna bağlı sosyal, yasal, psikolojik, fizik alanlarda denetimini kaybetmesidir.” Alkol bağımlılığına kısaca alkolizm, bağımlı olana da alkolik diyoruz.
Sürekli alkol içenlerin bir özelliği de bundan bir övünme payı çıkarmalarıdır. Sanki bakın ben ne çok ya da ne kadar uzun süre boyunca içiyorum demektedirler. Dahası bazıları kendi aralarında içme yarışmaları bile düzenlerler. Bunların olması, alkolün serbestçe kullanılabilme özelliğine bağlı olsa gerektir.
Alkol ağız, yemek borusu, mide ile bağısak mukozasından emilip kana karışınca kan damarlarının genişlemesine neden olur. Böylelikle deri yüzeyine daha çok kan gider. Sonuçta deriden ısı kaybı artar. Ancak bu özellik yüzünden soğuk havada alkol içmenin insanı ısıtacağı düşünülürse de fazlaca ısı kaybı da insanı hipotermiye kadar götürebilir.
Bunun bir de gerçek öyküsü vardır : Bir gün New York Central Park’ta donmuş bir zenci alkolik hanım bulunur. Halen yaşadığı görülerek iyileştirme çabaları başlar. Vücut ısısı 35-34 C° ye kadar düşmüştür. Bu kazazedenin sağıtılmasından sonra, bundan çıkarılan dersle, açık kalb ameliyatlarında hipotermi uygulamasına geçilmiştir. Burada alınmış olan alkol, ameliyat sırasında uygulanan narkoz yerine geçmiştir. Çünkü uyanık kişide soğuk titreme getireceğinden hipotermiye giriş önlenir.
Bira, şarap, damıtılarak elde edilen içkiler (rakı, votka, konyak, gin, whiskey) değişik düzeyde alkol barındırırlar. Ama alkolün yanı sıra bütanol, aldehitler, fenoller, tanen, kurşun, kobalt, demir gibi maddeleri de içererek içkilerdeki değişik lezzetleri oluştururlar Bu maddelerin de bir takım zararları vardır kuşkusuz, ama alkolünkünün yanında gölgede kalırlar.
Alkol aç karnına içilirse büyük bir hızla kana karışır. Dolu mideyle kana karışma hızı daha küçüktür. Çünkü, ağız ile yemek borusu mukozalarından kana geçme hızı, sindirim sisteminin geri kalan bölümüne göre daha ufaktır. Onun için içkiyi yemekle birlikte almanın yararı vardır.
Alkol dolaşım yoluyla beyne vardığında aşağıdaki belirtiler ortaya çıkar. Hernekadar alkolün kandaki düzeyi içen kişinin cinsine (erkek-kadın), yaşına, vücut ağırlığına bağlı ise de çizelgemizde ortalama değerler taban olarak alınmıştır.
KANDAKİ ALKOL DÜZEYİ………………. BELİRTİLER
Küçük Dozda Alkol
Kanda 20 – 99 mg/dl…………… Dil peltekleşir, vücut gevşer
Orta Dozda Alkol
Kanda 100 – 199 mg/dl……….. Tembellik çöker, heyecanlar azalır, gerginlik azalır, frenler çözülür, refleksler yavaşlar
Yüksek Dozda Alkol
300 – 400 mg/dl
ya da daha fazla……………. Tepki zamanı bozulur, yoğunlaşma işlemi bozulur, eşuyum yapılamaz solunumgüçlüğü başlar, bilinç kaybı olur, en sonunda KOMA gelişir
Alkol solunum yoluyla, terle, ayrıca böbreklenden süzülerek idrarla vücut dışına atıldığı gibi karacğerde saatte yaklaşık 1 1/2 gram (0.5 oz)/ saat hızıyla okside olur Alkolün karaciğerde metabolize olması dört yoldan gerçekleşir. Bunların her birinde de asetaldehit ortaya çıkar. Sonunda oksidasyon gerçekleşerek su, CO2 ile enerji açığa çıkar. Serbest kalan asetaldehit de zararlı düzeye yükselmeden karaciğer hücre cytosol’lerince aldehit dehidrorogenaz fermenti kullanılarak parçalanır. Bu mutlu bir olaydır. Çünkü yüksek düzeyde asetaldehit histamin salgılanmasına, dahası çeşitli işleyiş biçimleriyle kan basıncı düşmesi, bulantı ile kusmaya neden olur.
Bir duble rakıdaki alkolün (30 gr) % 2 – 10 u solunumla, terle, idrarla atıldığına göre geri kalan 3 gr alkol karaciğerde iki saatte metabolize olur. Bu yüzden çok yavaş içmenin yararları vardır. Çok miktarda hızlı içim, kolaylıkla kişiyi bir bölüm belirtiden daha da kötüleşen ötekine götürür.
Alkolün bir merkezi sinir sistemi zayıflatıcısı olduğu bilinmektedir. Bu sistem içinde pek çok yerde etkisini gösterir. Retiküler yapı, omur ilik, beyincik, beyin korteksi ile bir çok sinirselaktarıcı dizge bunun içindedir. Alkolün çok küçük bir molekül yapısı olduğundan hızla kana karışır. Yağda erime özelliği taşıdığı için de kan-beyin engelini kolayca aşaıp beyne ulaşır.
Alkolün sinir kimyasına başlıca etkileri şunlardır :
1 – Norepinefrin ile dopaminin devir hızını arttırır.
2 – Asetilkolin dizgelerinin (sistemlerinin) geçirgenliğini azaltır.
3 – GABA dizgelerinin geçirgenliğini arttırır.
4 – Hipotalamusta beta-endorfin oluşumunu arttırır.
Böylesi nöro-kimyasal etkiler sonucu, kişinin çok miktarda alkol içip ama uyanık kaldığı durumda bellek kaybı (anterograde amnesia) gelişir. Bu durum alkol kullanıcılar arasında “film koptu” sözüyle anlatılır. Ne var ki bu alkolikliğin bir kanıtı değildir. Arada bir içen ama hacim bakımından yüklü alkol alanlarda da görülür. Bellek kaybı geçici olduğu gibi sınırlı bir bozukluktur.
Uyku bozukluklarında kişi uykuya kolayca dalar. Fakat hızlı göz küresi hareketiyle belirgin REM uykusu gerçekleşmez. Dördüncü dönem uyku yoktur. Uyku evreleri arasında bozukluklarla kendini gösteren bu değişikliklere bazan “uykunun parçalara ayrılması” da denir.
Alkolik kişilerde daha da önemli, daha da kalıcı bir problem olan durum çevre sinirlerindeki nöropati’dir. Alkolikler arasında görülme oranı % 10 dur. Yıllar boyu çok miktarda alkol kullananlarda oluşur. Eller ile ayaklarda kendini gösteren bu bozukluk vitamin eksikliği ile alkolün doğrudan etkisi ya da alkol metabolitlerinin etkisiyle gelişir. El ile ayaklardaki his kaybı sıklıkla iki taraflıdır.
Beyincikte olan bozulma, öne doğru yapılan yürüme işleminde dengesizlik, ayakta durmada zorluk, hafif nistagmus ile belirlenir. Buna neden alkol ile asetaldehit olup, yanı sıra vitamin eksikliği de sorumludur.
Alkol zehirlenmeleri ile alkol yoksunluğunda geçici ama birdenbire ortaya çıkan bir dizi psikiatrik sendrom gözlemlenir. Ruh halinin bozulması, ağır anksiete ile psikozlar bunlar arasındadır. Bellekle ilgili çok ağır bozuklarla bunama da oluşabilir.
Bunların dışında alkolün sindirim sistemine (özellikle karaciğer ile pankreas’a, çünkü bu iki organ alkole çok duyarlıdır), Beyin dolaşım sistemiyle genel dolaşım sistemine, kan-yapım sistemine çok olumsuz etkileri vardır. Konumuz dışı olduğu için burada bunların ayrıntılarına girmiyoruz.
Uzun süre yüksek dozda alkol kullanmış bir kişide alkolün hızla kesilmesi, değişik biçimde fizik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Bunlara yoksunluk (abstinence=withdrawal) belirtileri denmektedir. Ellerin kabaca titremesi, uykusuzluk, endişe, kan basıncı yükselmasi, kalb atım hızının artması, vücut ısısının yükselişi, solunumun hızlanması bu belirtilerin başlıcalarıdır. Ender olarak ta çırpınmalar ile delirium görülebilir. Belirtiler alkol kesildikten sekiz saat sonra başlayıp en yüksek düzeye ikinci ya da üçüncü gün ulaşır. Dördüncü ya da beşinci gün yavaşlar. Hafif bir biçimde üç ya da dört ay kadar etkisini sürdürür.
yorum degilde sorum var alkol haftada bir yada iki kere icen birinde kan testi yapildiginda alkole bagli degerlerin normal cikmasi icin ne kadar sure alkol icmeden test yaptirmasi gerekir
selamlar dun alkol muayenesıne gırdım ve 59 promıl cıktı . saat 19 30- 21 00 arası ıkı bıra ıctım . sonra işe gıttım saat 01 30 da ısten cıktım 01 58 de bır bıra aldım ve sadece 3 tebırını ıctım 2 dakka sonrasaat 02 00 de cevırmede 59 cıktı. buna agız alkolu dıyorlarmıs galıba . bende ıtıraz ettım ve kan testı ıstedım . bu arad 02 10 da 3 lıtre (ıkı adet 1.5 lıtre su ıcrım cok hızlı bı sekılde ) o kadar hızlı ıcvtımkı vucudum tıtremeye basladı. neyse saat 03 de hastanede kan ımı verdım
soru 1 : dort saat once ıctıgım ıckının etkısı kanımda ne kadar olur
soru 2: 3 lıtre su ıcmem kanımdakı alkol oranını dusurumu
soru 3: 59 cıkmasınının nedenlerınden bırı agız alkolu denen tam azıcık ıctıkten hemen sonra uflememı
adlı tıp verısı geldıgınde ıstatıstık bılgı olması acısından sonucları sızınle paylasacagım ..
saygılar