Uyku tek düze giden bir süreç değildir. Bir kaç evretden geçerek gelişir, Bu evreleri aşağıdaki çizelgede olduğu gibi kısaca şöyle sıralayabiliriz :
Uykuya dalış….. Burada düşe benzer ama gerçek düş olmayan karmaşık görüntüler vardır. Bazan, piramidal sistemden ayrılma sonucu, kişi kendini uçurumdan düşüyormuş gibi algılar.
REM dışı dönem (NREM)……….. ….Evre 1 EEG de teta dalgaları izlenir
………………………………………Evre 2 EEG de K kompleksi görülür
……………………………………..Evre 3 EEG de delta dalgaları izlenir
……………………………………..Evre 4 EEG de yavaş dalgalar vardır
REM dönemi
(Rapid Eye Movement
= Hızlı Göz Hareketi dönemi).…EEG de ilk yarıda alfa dalgaları, ikinci yarıda testere dişi dalgalar izlenir
Uyku evreleri, bunları belli eden beynin yaydığı elektrik dalgaları, elektroensefalograf (EEG) dediğimiz aletle saptanmaktadır. Kişi uykuya daldığı andan başlayarak, uykusu giderek derinleştikçe, beyin elektrik dalgaları da yavaşlayıp daha ritmik bir durum almaya başlıyor.
Uyanıkken beynimiz alfa dalgaları denilen dalgaları yayınlıyor.
Başı yastığa koymakla uykuya dalış arasındaki en kısa süre 10 dakikadır. Her ne kadar uyku hijyeni konusunda söz edenler : “ Başınızı yastığa koyduktan 20 dakika sonra uykuya dalamıyorsanız yataktan kalkın “ diyorlarsa da, uykuya dalma için en uzun sürenin 30 dakika olduğu bildirilmiştir.
Uykuya dalış dönemi bir tarafa konulduğunda, uyku başlıca iki ana bölüme ayrılır :
● REM dşı dönem (non REM ya da NREM period)
● REM dönemi (Rapid Eye Movement = Hızlı Göz Küresi Devinimi)
REM dışı dönem de dört evreye ayrılıyor :
1 inci evre – Bu evre yalnızca bir kaç dakika surer. Bu sure içinde EEG de teta dalgaları gözlemleniyor. Göz hareketleri yavaşlıyor, kaslar gevşiyor, kan basıncı düşüyor, kişi uykuya dalıveriyor.
2 inci evre – Bu evrede EEG de teta dalgalarına gore daha geniş, daha yavaş, geniş dalgalar görülüyor. Bunlara K kompleksleri deniyor. Artık alfa aktivitesi sona ermiştir.
3 üncü evre – Bu evrede EEG de yavaş, geniş, ritmik delta dalgaları yazdırılıyor.
4 üncü evre – Kişi artık yavaş dalgalarla kendini belli eden bu evreye girmiştir. Burada kaslar gevşiyor, solunum yavaşlıyor, vücut ısısı düşüyor.
Bu dönemde pek seyrek, özel koşullarda düş görülebilirse de düşlerin yeri burası değildir.
REM dönemi – Hızlı göz küresi devinimleriyle ayırt edilen bu dönemde kişinin gözleri, göz kapaklarının altında yatay doğrultuda sürekli olarak hızla titreşir. Beyin nöronlarının etkinlikleri aynı uyanıklıktaki gibidir. Bu dönemde EEG de alfa dalgalarının yazdırılıyor olması da bunu doğrular. Bu nedenle olaya sıklıkla paradoks uyku = aykırı uyku da denmektedir. Düşler bu dönemin sürekli konuklarıdır. REM döneminde uyku hafiftir. Bu sırada uyanan bir kişi genellikle kendini tetikte, yenilenmiş hisseder. REM uykusu fizyolojik yönden uykunun öteki evrelerinden çok farklıdır.
Bir gece uykusu sırasında kişi ortalama 4 – 5 REM uykusu döneminden geçer. Bunun anlamı, kişi bir gece uykusu boyunca 4 – 5 düş görüyor demektir. REM uykusu gecenin başlangıcında oldukça kısa süreli olup sonradan süresi uzar. Toplam REM süresi erginde bir gecede 90 – 120 dakikadır. Bununla birlikte REM uykusu süresi yaşa bağlı olarak değişir. Yeni doğmuş bebek uykusunun % 80 lik bölümünü REM uykusunda geçirir. Kişi 70 yaşın üzerine gelince, bu sure genelde bütün uykunun % 10 undan azdır, ama ortalama olarak % 20 olduğu söylenir.
Bu hesaplamalar göz önüne alındığında, yetmiş yaşın üzerindeki bir kişi, günde 5 saat uyduğu varsayıldığında yaklaşık 1 saat REM uykusunda kalır. Bebeklerde bu süre yaklaşık 12 saat kadardır.
Genç bir erişkinde ortalama uyku evresi yüzdeleri (o evrede geçirilen sürenin toplam uyku uyku süresine oranı) aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir. Bu değerler uyku laboratuvarında denekler üzerinde yapılan çalışmalardan elde edildi.
1 inci evre…………………… % 5 – 10
2 inci evre ……………………% 45 – 50
3 – 4 üncü evre…………… ….% 20 – 25
REM dönemi………………….. % 20 – 30
Fizyolojik olarak, beyinde pons tavanındaki bir çok nöron REM uykusu sırasında özellikle etkin olup belki de bu dönemin oluşumundan sorumludurlar. Bazı sinirsel-aktarıcılar, monoaminler (norepinefrin, serotonin, histamin) REM sırasında bütünüyle çalişmalarını durdurmuşlardır. Bu REM atonisi’ ne neden olur. Demek ki motor nöronlar uyarılamazlar, vücut kasları hareket edemez.
Kalb atım sayısı ile solunum sayısı, REM uykusu sırasında düzenlerini korumaz, uyanıklık sırasındakine benzer durumlar sergiler. Vücut ısısı düzenlemesi, uykuda metabolizma hızının düşmesi nedeniyle, iyi yapılamadığından kişinin vücut ısısı bulunduğu ortamın ısısına yaklaşır. REM sırasında penis ile klitoris sertleşmesi de sıklıkla gerçekleşir.
Bilimsel yayında REM uykusunun işlev ya da işlevlerinin ne olduğunun tam olarak aydınlığa kavuşamadığı söylenmekle birlikte, bu dönemde düşlerin oluşuyor olması başlıca işlev ya da amaç gibi görünmektedir bize.
Düşlerin oluşması bir yana konularak, bilimsel yayında konu etrafında bazı kuramların ileri sürüldüğü görülmektedir.
Bir kurama gore, bazı bellek türleri REM uykusu sırasında bir araya getirilmektedir (consolidation). Yapılan bir çok araştırma REM uykusunun, uzun süreli belleğin iki alt dalı olan yöntem ile bulunulan yere (mekana) ait belleklerin bir araya getirilmesinde önemi olduğu söylenmektedir.
Bir başka kuram, beyindeki monoamin reseptörlerinin yenilenmesi için monoamin duraklamasının gerekli olduğunu anlatmaktadır. Gerçekten de REM uykusu ard arda kesilirse, kişi bunu yerine koyabilmek için sonraki ilk uygun zamanda daha uzun REM uykusuna gereksinim duyar (REM rebound’ u). Akut REM uykusu yoksunluğu bir tür “ depresyon “ a yol açar. Depresyon da sinirsel-aktarıcıların dengesizliğine bağlıdır. Bir çok antidepresan ilaç seçkin olarak monoaminler üzerine yaptıkları etkiyle REM uykusunu yok ederler. Ne var ki bu etki uzun sure kullanımda azalır.
Ama, acaba REM uykusu yoksunluğunun depresyona yol açması, sinirsel-aktarıcıların dengesizliğine mi, yoksa REM sırasında görülen düşlererin yok olmaları mı neden olmaktadır? Başka bir deyişle, ASIL NEDEN DÜŞLERİN YOKLUĞU MU, YOKSA SİNİRSEL-AKTARICILARIN DENGESİZLİĞİ MİDİR?… Hangisi neden, hangisi sonuçtur?…
Bu çok önemli soruların doğru yanıtlarını arayıp bulmak, bizi uyku ile düşler arasındaki gizemli ilginin ne olduğuna götürür ki bunu ikinci bölümde açıklamaya çalışacağız.
Üçüncü bir kurama gore, ki buna REM uykusunun Ontogenetik Hipotezi de denir, bu uyku dönemi özellikle gelişmekte olan beyinler için önemlidir. Öyle ki, bu uyku dönemi yeni doğmuşun gereksinimi olan sinirsel uyarmayı, olgun sinirsel bağlantıları meydana getirmek için sağlar. Böylelikle uygun sinir sistemi gelişimi elde edilmiş olur. Etkin uyku yoksunluğu etkilerini araştırmak için yapılan incelemeler, yaşamın erken çağında karşılaşılan yoksunlukların davranış problemlerinin ortaya çıkmasıyla sonlanabileceğini göstermiştir. Bunlar kalıcı uyku bölünmeleri, beyin kitlesinde azalma ile anormal nicelikte sinir hücresi ölümü gibi durumlardır. REM uykusu merkezi sinir sisteminin uygun gelişimi için gereklidir. Bu kuramı destekleyebilecek bir başka olgu da yaşın ilerlemesiyle REM uykusunda süre azalmasının görülmesi olabilir. Bu durum insandan başka, öteki türler için de geçerlidir.
REM uykusu bütün memeliler ile kuşlarda görülür. Bilim dünyası öteki canlılarda uyku konusunda kararsızlık içindedir. Buna karşın örnekse, sürüngenler ile böceklerde uykunun varlığını bildiren yayınlar vardır. Dahası meyve sinekleri ya da buna sirke sineği de denir (Drosophila Melanogaster) üzerinde, genetik anlamda uyku deneyleri yapıldığını biliyoruz.
Daha da ötesi bitkilerin de gece olunca, patellerini kapatarak bir tür uykuya vardıkları gözlemlenebilir.
Öyle görülüyor ki, bir türdeki REM uykusu süresi yeni doğmuş’un gelişim ile sıkı ilişkidedir. Örnekse, ornitorenk yavruları dünyaya geldiklerinde tümüyle gelişmemiş durumdadırlar. Bunların bir gecede REM uykusu süresi 8 saattir. Yunuslarda yeni doğmuş bebek yunusların sinirsel yapıları neredeyse tümüyle işlevsel olup, hemen hemen hiç REM uykuları yoktur.
NREM ile REM uykusu dönemlerinde fizyolojik etkinliklerin neler olduğu aşağıdaki çizelgede özetlenmiştir :
Fizyolojik Ssüreçler……………..NREM döneminde………………………REM döneminde
Beyin Etkinliği……………………..Uyanıklığa göre yavaş…………..Motor ile hissi alanlarda artma
Kalb hızı……………………………….Yavaşlamış………………..Artmış
Kan basıncı…………………………….Azalmış…………………..Artmış (% 30)
Beyin kan akımı………………………Değişmemiş……………..Artmış (% 50-200)
Solunum…………………………………Azalmış………………….Artmış(kısa kesintiler)
Hava yolu direnci…………………….Artmış…………………….Artmış
Vücut ısısı…………………….Aşağı dercelerde ayarlanır………….Ayarlama yok
Cinsel uyarım……………………..Sik olmayarak var………………..Artmış
Bu çizelgenin incelenmesi sonucu anlaşılabileceği gibi asıl uyku dönemi NREM de yaşanır. Buna karşın REM dönemi neredeyse, fizyolojik göstergeler açısından uyanıklık dönemine çok yakındır.
Ayrıca her iki uyku döneminde de, ayarlama (regulation) özelliği nedeniyle uykuda olan kişinin vücut ısısının düşük olduğu görülmekte. Bu uyku sırasında metabolizmanın yavaşladığının, düşük düzeyde olmasının bir kanıtı olmalıdır.
Böylece atalarımızın söylediği “ uyuyanın üzerine kar yağar “ sözü doğrulanmaktadır. Bu sözün ne zaman ilk kez söylendiği bilinemez. Ama atalarımızın çok öncelerden uykunun bir önemli özelliği olan, bir biokimyasal olguyu (Plazmada yükselen Mg+2 un etkisi), asıl nedeni bilmeden farketmiş olmaları bakımından dikkat çekicidir.
Aynı biçimde, uykunun her iki döneminde ereksiyonun gerçekleşmesiyle kendini gösteren cinsel uyarım, uyku başlarken piramidal sistemin devreden ayrılması sonucu gelişen bir olaydır. Aynı durum, demek ki ereksiyon, asılarak yaşamlarına son verilen hükümlülerde de görülür. Bu kez boyun omurları kırıldığı için beyin ile omur iliğin ilişkisi kesilip gene piramidal sistem devre dışı kalmıştır.