Biz yaz aylarında, izinlerin de araya girmesiyle, ameliyatları yavaşlatırdık.1966 yılı yazında da öyle yapıldı. Dr. Yalçın Güran’ın odası üst kat koridorunda Numune Hastanesine bakan tarafta küçük bir odaydı. Burada küçük bir yazıhane, nöbetlerde yatabilmek için bir divan, bir iki sandalye bulunuyordu. Boş vakitlerde bütün arkadaşlar burada toplanırdı. Başta Dr. Güran’ın piposu olmak üzere, herkes sigara içtiğinden havası devamlı dumanlı oluyordu. Siyami hoca buraya “tilki yuvası” derdi. Belki bu dumanlı havadan, belki de yapılan tartışmalar sonucu yeni yeni bir şeylerin ortaya çıkmasından böyle söylerdi. Ama, arada sırada kendi de gelir söyleşilere katılırdı.
Böyle söyleşilere katıldığı bir gün, ki 1966 yazı ortalarıydı, o kış mevsimi işlerin hızlandığı sırada hastanenin gerek duyacağı, satın alınacak ekipman ile aletlerin neler olabileceği tartışılıyordu. Odada Dr. Güran, Dr. Bayazıt, Dr. Barlas, Dr. Caner ile Siyami hoca bulunuyordu. Bir ara Dr. Bayazıt hastanenin bu dönem bir gazlı sterilizatör’e gereksinmesi olduğunu, bunun satın alınması gerektiğini ortaya attı. Bu sterilizatörün pahalı olmasından mı, yoksa fikrin kendinden gelmediğinden mi, bilinemez, Siyami hoca birdenbire, çok yeğin bir tepki göstererek, el kol hareketleriyle birlikte bunun olamıyacağını söyledi. Cihazın alınamıyacağının bildirilmiş olması değil, ama gösterilen tepki, Dr. Kemal Bayazıt’ın çok ağırına gitmişti. Hemen hastaneyle ilişiğini kesme yoluna gitmeye karar verdi. Dr. Güran bin dereden su getirircesine bu karadan dönmesi için ısrar etti. O da şimdilik kaydıyla kararından vazgeçti. Ama, geriye dönüp bakıldığında, Dr. Bayazıt’ın hastaneden soğumasına bu olayın neden olduğu kolaylıkla anlaşılır. Kaldı ki, sözü edilen gazlı sterilizatör o mevsim başı hastaneye alındı.
Dr. Kemal Bayazıt hastaneden ayrılma fikrinden simdilik vazgeçmişti, ama bu konu da aklından hiç çıkmıyordu. Devamlı konuyu gündeme getiriyor, Dr. Güran’ın da kendisiyle birlikte başka bir kuruluşa geçmesinde ısrar ediyordu. Sonunda Dr. Güran da, madem baştanberi kader birliği yaptık bundan sonra da yaparız, diye düşünerek “olur” dedi. Durumu Siyami hocaya açmaya karar verdiler. Bir sabah Siyami hocanın odasına giderek niyetlerini açıkladılar. Hoca onları dikkatle dinledi. Sonra “Pekala, siz kendinize geçmek için bir yer buldunuz mu?… Bunun için Sağlık Bakanlığı ya da başka bir yerden söz alıp atanmanızı garanti altına aldınız mı?…” dedi.
Biz birbirimize baktık. Böyle bir durumun olmadığını biliyorduk. Sanki böyle bir atanmayı da hocanın sağlıyabileceği gibi bir ters düşünce içindeydik. “Hayır, böyle bir şey yok” dedik. Siyami hoca, bunun üzerine gülerek “Çocuklar, bu işler sizin düşundüğünüz gibi halledilmez. Önce kendinize bir yer bulup atanmanızı garanti altına almalısınız. Sonra bakalım gideceğiniz yerde açık-kalb ameliyatlarına devam edebilecekmisiniz?…” Bunun üzerine biz, açık-kalb yapmasak da olacağını, toraks cerrahisi yaparak işe devam edebileceğimizi söyledik. Hoca gene gülerek “Çocuklaşmayın, öyle şey olmaz. Hadi bakalım işinizin başına gidin” dedi. Böylece yer değiştirmenin bizim sandığımız kadar kolay olmadığını anlıyarak tekrar işbaşı yaptık.