TÜRKİYEDE AÇIK-KALB CERRAHİSİ BAŞLANGICI….(devam)

Hocamız Dr. Siyami Ersek klinik vakalara geçmeden önce ilgili olanlara adeta bir fuar gibi eldeki olanakları sergilemek istedi. Büyük bir salonda açık-kalb cerrahisi için gerekli olan bütün malzeme sergilendi, ilgililer öteki kuruluşlardan gelen konuklara konularıyla ilgili bilgileri verdiler.

Burada dikkatimizi çeken bir olayı aktarmak isteriz. Bu demonstrasyona Hacettepe Üniversitesi Kalb Cerrahisi Bölümünden de gelenler vardı. Bu dostlarımız Dr. Yalçın Güran’a yaklaşarak perfüzyon makinasının ameliyata nasıl hazırlandığinı, roller pompaların oklüzyonlarının nasıl yapıldığını, pompaların verim eğrilerinin nasıl hazırlandığını, ne kadar zamanda bir yenilendiğini, yapay akciğer ile boruların nasıl sterilize edildiğini, masa ile makina tarafına ait takımların ne şekilde hazırlandığını, silikonizasyonun nasıl yapıldığını ameliyattan sonra makinanın nasıl temizlenip öteki ameliyat için hazır hale getirildiğini ince ayrıntılarına kadar sordular. Elbette bu soruların hepsi cevaplandı. Kelime kelime not aldılar, sonra da ayrıldılar.

Bu soruların hepsi biz sorduğumuzda hafife alınıp Hacettepe tarafından cevaplanmayan sorulardı. Bu tür işlemlerin açık-kalb cerrahisi için yaşamsal önemlerini farkettikleri, dahası bu bilgileri ABD de de edinemedikleri anlaşılıyordu. Öteki konuklar benzeri sorular sormadılar. Çünkü açık-kalb ameliyatı yapmak gibi bir niyetleri yoktu. Bu gün için yukarda anlatılanların bir bölümü, disposable sistemler sayesinde sorun olmaktan çıkmıştır, ama 1962–1963 yıllarında durum böyle değildi. Bu bilgilerin tümüne kesinlikle sahip olmak gerekiyordu.

Burada dikkat edilecek nokta, hiç yoktan, demekki sıfır noktasından, açık-kalb ameliyatı yapmak için gerekli olan tüm bilgilerin, bizlerce yeniden, hiç yardım almadan oluşturulduğudur. Bu “Amerikayı yeniden keşfetmek” sayılsa da, koşullar gereği, bize bu konuda yardım edecek hiç kimsenin bulunmaması, bu yönde hareket etmemize neden olmuştur.

Yıl 1963 olmuştu. Bu yıl ilk açık-kalb ameliyatlarını yapacaktık. Yani dünyadaki ilk başarılı açık-kalb ameliyatından 10 yıl sonra Türkiyede bu işi başarmış olacaktık. Bu batıdan bize gelen tekniklerin uygulanmasının en kısa zaman aralığında olanlardan biridir . Zira mide rezeksiyonu dünyada ilk kez yapıldıktan 60 yıl sonra, kolon rezeksiyonu 70 yıl sonra, kapalı mitral ameliyatı 32 yıl sonra, akciğer rezeksiyonu 50 yıl sonra Türkiyede uygulanabilmiştir. Böyle gecikmeler batı dünyasınin kendi içinde de vardır. Bunun en çarpıcı örneği Penicillin’in bulunuşu ile ilaç olarak kullanılması arasında geçen zamandır. Alexander Fleming penicillum notatum’un ilk kez 1928 yılında bakteri üremesini engellediğini keşfetti. Penisillin bir ilaç olarak ilk kez 1946 yılında kullanılabildi… Aradan 18 yıl geçmişti.

Bu arada Dr. Yalçın Güran ile Dr. Kemal Bayazıt’ın Istanbul Göğüs Cerrahisi Merkezine atanmaları yapılarak Süreyyapaşa şanatoryumu ile ilgileri kesilmişti.

Siyami hoca ilk ameliyatların kendi nezareti altında Mr. Wooler tarafından yapılmasını istiyordu. Öyle de oldu. Ilk olgu bir ASD + pulmoner darlık olgusu idi. Başarı sağlanamadı. Hastayı çok erken ameliyat sonrası dönemde aşırı kanamaya bağlı komplikasyonlarla kaybettik.

Sonra aynı ekiple bir aorta darlığı, bir VSD ile bir de tekrar bir ASD olgusu ameliyatları yapıldı. Bu ameliyatlar başarılı oldu. Artık yolumuza devam edebilirdik. Bizden bir kaç gün önce Hacettepe de açık-kalb ameliyatlarına başlamış bulunuyordu. Bu nedenle ister istemez iki ekip arasında bir rekabet boy gösterdi. Ancak biz aradaki bir kaç günü dert etmedik. Çünkü yapılan işin hazırlığı aylar boyu sürmekteydi. Biz başa baş başladığımızı kabul ettik.Fakat biz ayrıca, Dr Yalçın Güran’ın delikanlılık çağında okuduğu, eski olimpiyat yüzme şampiyonu, aynı zamanda Tarzan filmlerinin baş aktörü Johnny Weismuller’in yüzmeyi öğretmek için yazdığı kitaptaki çok önemli bir öğüdü kendimize rehber olarak almıştık. Weismuller kitabında şöyle diyordu : “Bir yarışmada rakiplerinizin yüzmekte olduğu komşu couloir’lara sakın bakmayın. Siz kendi couloir’ınızda yüzme sitilinizi en iyi biçimde uygulayarak yarışmayı sürdürün. Eger komşu couloir’a bakarsanız sitiliniz bozulur, bu diğerlerinden geri kalmanıza neden olur.” Yazarın bu sözleri çok doğru olup, topluca yapılan bütün atletik yarışmalar için geçerlidir. Biz bu öğüdü, bundan sonra, birbirimize sık sık tekrarlayarak işlerimizi yürütmeyi yeğledik. Bütün çalışma yaşamımızdada buna çok dikkat ettik.

Bizler kendi işlerimizle uğraşırken, bir İstanbullu akademisyen meslekdaşımız (!) hakkımızda savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Bilindiği gibi yabancı cerrahlar Türkiyede resen ameliyat yapamazlar. Yasa böyle emretmektedir. Bizi şikayet eden meslekdaşımız da bu bilgiden yola çıkarak Hastanemizde yabancı cerrahların ameliyat yaptıklarını, bunun suç olduğunu savcılığa bildirmiş. Savcılığın, ifademizi isteyen, yazısı elimize geçince hayretler içinde kaldık. Biz ne ile uğraşıyorduk, el ne işlerin peşindeydi? Gerçekler de zaten yakınmadaki gibi değildi. Ameliyatlar Dr. Siyami Ersek başkanlığında bizlerin de katılmasıyla yapılmaktaydı. Savcılığa gerekli uygun cevap resmen verildi. Savcı da ortada suç olmadığına, takipsizliğe karar verdi. Ama bu, çevremizin bizim için ne gibi duygu ile düşünceler içinde olduğunu çok iyi bir biçimde anlamamıza neden olmuştur. Öyle anlaşılıyordu ki, bizden başka herkes, komşu couloir’lerde neler olduğunu çok merak etmekteydi!

Artık Leeds grubunun hastanemizdeki “mission”u sona ermişti. Dostlarımızı birer birer memleketlerine uğurladık. Daha sonra da ilişkilerimiz sürecekti. Bundan sonra biz Istanbul Göğüs Cerrahisi Merkezinde kendi işimizi sürdürmeye gayret gösterecektik. Öyle de oldu. Bir süre klinik olgular saptanıp ameliyata hazırlandı, ameliyatları da yapıldı. Böyle sürüp giderken 1964 yılına girmiştik. Siyami hoca Dr. Kemal Bayazıt’ın bir süre Leeds General Infirmary’de Mr. Wooler ekibiyle birlikte çalışmak üzere İngiltereye gitmesini istedi. Dr.Bayazıt, bazı maddi olanaksızlıkları öne sürerek gitmek istemediğini söylidiyse de Siyami hoca bu problemi bir yolla çözümleyerek onu Leeds’e gönderdi. Dr. Bayazıt İngilterede British Councel bursu ile kalacaktı.

Bu olayın üzerinden çok kısa bir süre geçmesinden sonra, bu kez Siyami hoca Dr. Yalçın Güran’ın da aynı yere gitmesini istedi. Bu kez Dr. Güran için Leeds General Infirmary’de bir fellowship anlaşması yapıldı. Bu yazının budan sonrası, bir süre için bir “Seyahatname” gibi olacak, ama bizlerin İngiltere serüvenimizi biraz olsun anlatmadan yapamıyacağım.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>