BİR YOLCULUK ANISI

Dr. Güran bir pazar günü uçakla Londra’ya vardığında vakit öğleye yaklaşmıştı. Bir taksiye atlayıp Leeds’e gitmek için Kings Cross tren istasyonu na vardı. Orada öğrendi ki, günlerden pazar olduğu için Leeds’e normal tren seferleri yerine ikindi vakti kalkıp yol boyunca bütün istasyonlarda duran tek tren var. Neyse bu trene de yetişebildiğine şükrederek yola koyuldu. Tren gece geç vakit Leeds’e vardı. İstasyonda Dr. Anthony Grimshaw ile Dr. Kemal Bayazıt onu bekliyorlardı. Dr. Grimshaw’ın arabasıyla doğruca Herrogate’te oturan Dr. Grimshaw’ın evine vardılar. Grimshaw bekardı, annesiyle oturuyordu. Evinde onarım vardı ama gece vakti bir şey belli olmuyordu.

Yemek yendikten sonra Grimshaw Dr. Güran’ı kalacağı otele bıraktı. Otel eski İngiliz country house’undan bozma bir yerdi. Bir şatoyu andırıyordu. Zaten Herrogate’te birçok bina buna benziyordu. Bina şöminelerde kömür yakılarak ısıtılıyordu. Dr. Güran’ın odası çok genışti, karyola ikiden fazla kişilik olup eski şatolarda olduğu gibi üstü kapalı dört direkli bir karyolaydı. Oda yapının köşesinde olduğu için çok pecereliydi. Bu pecerelerin bir bölümü vitraydı. Gece sessizliğinde bir ırmağın sesi duyuluyordu. Bazan da bir tren geçiyordu.

Sabah kahvaltısından sonra Grimshaw bizleri alarak General Infirmary’ye götürdü. Herrogate Leeds’in kuzeyinde ondan bir hayli uzak bir kasabadır. Dr. Bayazıt’ın da kaldığı Mr. Hornsey’in pansiyonu da burada, Dr. Güran’ın oteline çok yakın biryerdeydi.

Bundan sonra her sabah Grimshaw’ın arabasına doluşup General Infirmary’ye gidiliyordu. Cumartesi, pazarları Grimshaw’la onun evinde ya da Dr. Bayazıtın kaldiğı Mr. Horhsey’in pansiyonunda geçiriyorduk. Burada bir bilardo masası vardı. Bilardo oynanıyordu. Mr. Hornsey pansiyonunun akşam beş çayı ikramları unutulmazdı.

General Infirmary’deki çalışmalarımız hep ameliyathane bloğunda geçiyordu. Infirmary’nin ameliyathaneleri (ki İngilizler ameliyathaneye theatre diyorlardı) bodrum katındaydı. Biz başta ameliyatlara girmiyor, fakat gözlemliyorduk. Sonraları ameliyatlara da alınmaya başladık. Bu arada bazı cerrahların özel olarak yaptıkları kapalı kalb ameliyatlarına asistans ta yaptık.

Mr. Wooler’in açık-kalb ameliyatları bir ara ters gitmeye başladı. peş peşe olgular ölüyordu. Mr. Wooler bu duruma pek te aldırır görünmezdi. Hatta, ekibin moralini düzeltmek için, bu gibi günlerin akşamı, biz de dahil, bütün ekibi Leeds’in en eski lisanslı pub’u olan Turk’s Head adlı pub’a davet eder, orada yenir içilirdi.

General Infirmary’de Melrose oksigenator’u kulanılıyordu. Bu da, bilindiği gibi bir tür döner diskli film oksigenatordur. Perfüzyon makinasınin öteki bölümleri bizdekine çok benziyordu. Burada da ameliyat sabahı gönüllü 5 – 6 kan verici geliyor, heparinli olarak alınan kanları perfüzyon ile ameliyatlarda kullanılıyordu. Bizimkinden farkı donörlerin gönüllü olmasıydı. Biz İstanbulda bu iş için para ödemekteydik.

Doğrusunu söylemek gerekirse biz Leeds’de mesleki bakımdan, hele perfüzyon yönünde, pek bir şey kazanmadık. Çünkü burada gördüğumüz her şeyi önceden biliyorduk. Öyle ki problemlerin pek çoğunu kendi gayretimizle zaten önceden çözmüş bulunuyorduk. Bu yolculuk bizim için ancak bir ödül gibi olmuştu. Ancak orada tanıştığımız genç USA lı cerrahlardan öğrendiğımız cerrahi teknikleri de yadsımamamız gerekir.

Lakin bu seyahatte Dr. Güran kendini cennete gelmiş gibi zannetti. O 18 yaşından bu yana aralıksız pipo içmekteydi. İngilterede ise her köşede Tabacoonist dedikleri tütüncü dükkânları vardı. Bunlar çok çeşitli tütünlerin yanı sıra çeşitli kalitede pipoları pazarlıyorlardı. Bu bulunmaz bir fırsattı. Nitekim Dr. Güran Leeds’de birçok pipo satın aldığı gibi içtıği tütünü değistirerek Ogden’in St Bruno tütününe alıştı.

Bir gün Mr. Wooler bizi West Burton’daki kır evine davet etti. Uzun bir yolculuktan sonra vardığımız yer, bir nehir kıyısında bulunan görkemli bir konaktı. Biz oraya varmadan Mr. Wooler, müslüman olduğumuzu düşünerek, bir dana kestirmişti. Olağanüstü konukseverlik gösterdi. Dr. Güran memlekete döndükten sonra, Dr. Bayazıt oraya bir kez daha davet edilmiş. O zaman da gördüğü konukseverliği anlatırdı.

Bu arada Dr. Grimshaw ile birlikte bir kaç kez Londra’ya da gittik. Elbette Londra Leeds’e göre çok büyük bir yerdi. Orada hem gezdik, hem de alış verış yaptık. Rehberimiz Grimshaw olduğu için kendimizin gidemeyeceği yerleri görme olanağı oldu. Leeds’e yaptığımız yolculukta görgümüz artmış, ama bilgimiz pek artmamış görünüyordu. Ama İngilizcemizin bir hayli ilerlediği, orada tanıştığımız İngiliz ya da ABD li cerrahlardan cerrahi teknikler yönünden çok yararkandığımız da yadsınamazdı.

Böylece geçen günlerden sonra Dr. Güran’ın yurda dönme zamanı geldi. Dr. Bayazıt bir süre daha Leeds’de kaldı. Dr. Güran uçakla geldiği İngiltereden trenle, yataklı vagonla dönüş yaptı. İstanbula varıp işbaşı yaptığında İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezinin çok büyük bir problemle karşı karşıya olduğunu gözlemledi. Bu yaptığımız açık-kalb cerrahisi için bir engeldi.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>