Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremin tanımlanmasıyla anlaşılabilmesi için “ DEPREM PARAMETRELERİ “ olarak bilinen bazı kavramlardan söz edilir. Bu parametreler kısaca aşağıda özetlenmiştir.
ODAK NOKTASI (HİPOSANTR) : Bu nokta yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır. Buna iç merkez ya da fokus da denir. Gerçekte enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır. Fakat pratik uygulamada bu nokta olarak Kabul edilmektedir.
(Yorum IV – YERYÜZÜ KIRILMALARINI (DEPREMLERİ) MEYDANA GETİREN, NÜKLEAR OLAYLAR İLE BUNLARIN SONUCU KONVEKSİYON AKIMLARINA BAĞLI GÜÇLERİN OLUŞUMU TAŞKÜRENİN (LİTOSFER) İLE MANTONUN ÜST KATMANLARINA DEĞDİĞİ ALANLARDA OLABİLECEĞİNE GÖRE (ÇÜNKÜ TAŞKÜRENİN ORTALIK BİR YERİNDE BU OLAYLARIN OLABİLECEĞİ DÜŞÜNÜLEMEZ) YER YER ÜST MANTONUN YERYÜZÜNE YAKINLAŞTIĞI DÜŞÜNÜLÜP KABUL EDİLEBİLİR. DEMEK Kİ TAŞKÜRENİN KALINLIĞI HEP AYNI OLMAYIP, YER YER İNCELİ KALINLI OLARAK SÜREGİTMEKTEDİR. ZİRA DEPREMİN ODAK NOKTASI DEĞİŞİK DERİNLİKLERDE (30 – 40 – 100 km GİBİ) SAPTANIYOR. BU ÜST MANTO YAKLAŞMASINI AKLA GETİREBİLECEK BİR BAŞKA OLGU DA BÜYÜK FAY KIRIKLARI- ÇEVRESİNDE KAPLICALARA SIK RASTLANMASI OLABİLİR. Bir başka gözlem bu bölgelerde sönmüş yanardağların bulunmasıdır.
Bilindiği gibi kaplıcalar özelliklerini radyoaktiviteye borçludurlar. Bu radyoaktivite yerin derinliklerindeki nükleer olaylardan kaynaklanır. Ancak bunun olabilmesi için magma’ nın yer yüzüne yakınlaşması koşulu vardır. Yanardağlar için de (ister çalışır durumda, isterse sönmüş olsun) aynı koşul geçerlidir.
Bu fikri kabullenirsek, taşkürenin aynı kalınlıkta olmadığı, yer yer özellikle tektonik olayların yaşandığı belli bölgelerde incelip dış mantonun yeryüzüne yakınlaşmasının gerçekleştiğini de zihnimizde billurlaştırmış oluruz.)
DIŞ MERKEZ (EPİSANTR) : Odak noktasına en yakın olan yer yüzündeki noktadır. Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı ya da en güçlü olarak algılandığı noktadır. Aslında bu, bir nokta değil bir alandır. Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklükte olabilir. Bazan büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle belirlenebilir. Bu nedenle “ Episantr Bölgesi “ ya da “ Episantr Alanı “ olarak tanımlanması gerçeğe daha yakın olacaktır.
ODAK DERİNLİĞİ : Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine gore sınıflandırılabilir. Bu sınırlandırma tektonik depremler için geçerlidir. Yerin 0 – 60 km derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir. Yerin 70 – 300 km derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir. Derin depremler ise yerin 300 km den fazla derinliğinde olan depremlerdir. Türkiyede olan depremler genellikle sığ depremlerdir. Bunların derinlikleri 60 km ye kadardır. Orta ile derin depremler daha çok bir levhanın öteki bir levha altına girdiği bölgelerde olur. Derin depremler çok geniş alanlarda algılanır. Buna karşılık yaptıkları yıkım azdır. Sığ depremler ise dar bir alanda algılanırken bu alan içinde çok büyük yıkıma neden olabilirler.
(Yorum V – Bu anlatımda da magmanın yer yüzüne yakınlaşması söz konusudur. Depremin km cinsinden derinliğini bildirirken, aslında taşkürenin o bölgede, deprem sırasında ne kalınlıkta olduğunu söylemekteyiz. Türkiyedeki depremler sığ depremlerse, bu Anadolu yarımadasının üzerinde bulunduğu taşkürenin görece olarak ince olduğu anlamını taşır. Öte yandan yurdumuzda pek çok kaplıca ile sönmüş yanardağ vardır. Bu da taşkürenin burada inceldiğinin bir kanıtıdır. Hiç kuşku yok ki taş kürenin kalınlığı, aynı bölgede zaman zaman değişebilir de. Ama bunu bilip, ölçebilmemize olanak yoktur. Ancak depremlerde odak derinliğinin saptanması bize taşküre kalınlığını vermede yardımcı olabilir.
“Orta ile derin depremlerin levhaların birbiri altına girdiği alanlarda oluşuyor” olması fikrini kabullenmede biraz zora giriyoruz. Çünkü bu bir derinlik göstergesi değil, ama plakaların birbirlerine göre hareket doğrultusunu belirleyen bir olgudur. Levhalar birbiri altına girdiğinde yeryüzü hareketi düşey doğrultuda (Ege bölgesinde olduğu gibi), yan yana hareketlendiğinde yatay doğrultuda (Kuzey Anadolu fay sisteminde olduğu gibi) oluşur. Bunun derinlikle hiçbir ilgisi olmaması gerekir. Derin depremler taşküre’ nin kalın, demek ki 300 km den daha kalın, olduğu bölgeler için söz konusudur).