Birinci Kitabımın "BİTİRİRKEN" Başlıklı son Bölümü

Bilim olgulardan oluşur. Bir evin taşlar, tuğlalardan oluştuğu gibi. Fakat nasıl bir taş, tuğla yığını bir evi meydana getirmiyorsa, olguların bir birikimi de bilim değildir.

Jules-Henry Poincarré
La Science et Hypothese’den

Şimdiye kadar anlatmaya çalıştığımız açık-kalb cerrahisi öyküsü, medical odyssey’in, sonuna gelmış bulunuyoruz. Bu öyküde hep doğruların size aktarılmasına çalışılmıştır. Ancak bazı bölümlerde, sözü çok uzatmamak için, ayrıntılara fazlaca girilmedi. Aslında bu ayrıntılar çok ta önemli değillerdi. Anlatılmaya çalışılan bütün olaylar yazarın başından geçmiş, ama artık geride kalmış olaylardır.

“Gulliver’in Seyahatleri” isimli kitabın yazarı olan Jonathan Swift’ in “Polite Conversations” adlı yapıtının bir yerinde dediği gibi “Eger kendimden sözediyorsam, en iyi biçimde anlatırım” sözünden yola çıkarak, biz de olayları en iyi biçimde, dürüstçe anlatmaya gayret gösterdik. Bunda ne kadar başarılı olunduğuna okuyucu karar verecektir.

Zaman boyunca bizim dışımızda da açık-kalb cerrahisi gırışiminde bulunan gruplar oluşmuştur. Ne var ki, biz onların geçtikleri yolları, içlerinden biri olmadığımız için, ayrıntılarıyla anlatma olanağına sahip değildik. Yalnızca şöyle bir değinerek yolumuza devam ettik.

Bir müzikal ustalıktan söz ederken nasıl “virtuoso” terimini kullanıyorsak cerrahideki el becerisi için de aynı terimi kullanarak “cerrahi virtuoso” dan bahsedebiliriz. Çunkü cerrahi el becerisi işin sanatsal yönünü dile getirir. Bu virtüoso aşamasına ulaşmak her cerrahın gönlünde yatan bir aslandır, ona ulaşmak için ne kadar güç harcanıp, çabalar sarfedildiğini bizler çok iyi biliyoruz. Fakat bakın bazı büyük isim yapmış cerrahlar çalışmanın el-işi (operational) bölümü konusunda neler demişler, bir göz atalım:

Düşünüyorum da, uzun yıllar meslekte çalışmış olan bizler,bir çok ileri derecede hünerli operatör’ün iyi birer cerrah olmadıklarını anlamış bulunuyoruz.

William Mayo (1938)
Frederic S. Dennis: Master Surgeons of America
Surg.Gynecol.Obstet. 1938; 67: 535-6.

Neden cerrahın emeklilik yaşı atmış da, bir hekiminki atmışüç ya da atmışaltı olarak düşünülmektedir? Benim bu konuda bir fikrim var. Belki cerrahın parmakları bir parça Sertleşerek, herhangi bir hekimin beyin damarlarının onu daha az yeterli yapmasından önce cerrahı bu hale getirmektedir. Size bir şey söyleyeyim, elleri olmayan birinin cerrah olarak herhangi bir yere atandığı günleri görmek isterdim: Yapılan çalışmanın operatif bölümünün bütün çalışmanın çok küçük bir parçası olduğunu görmek için.

Harvey Williams Cushing (1911)
Letter to Dr.Henry Christian, 20 November 1911.

Evet, doğrudur, cerrahi basit bir el “zeneati”, cerrahlar da onun bir ustası olmaktan çok öte, güçlü bir disiplinin birer parçasıdırlar. Hekimliği, hekim olmayı bir tarafa kaldırıp atamazsınız. Hele hekimin olguları izleyip gerekli tanıları koyarken sahip olduğu, bir dedektifinkine benzer, “araştırıcı” niteliğini, o ayrıcalıklı insan zekâsını, yadsıyamazsınız. Her hekimde bulunması gerekli olan bu nitelik onu bilimsel yönde araştırma yapmak için de harekete geçirecektir.

Öte yanda, bir işi çok iyi yaparak, bütün ömür boyu aynı hareketleri tekrar edip, ne kadar çok hasta sağıtılsa bile bir yerden sonra kişi sıkılmaya başlayacaktır. Üstelik böyle bir çalışmaya bilim denebilir mi?.

Bunu en güzel hocamız Prof. Dr. Siyami Ersek anlatmıştır. Kalb kapağı replasmanı yaptığımız sıralarda, “Şimdi bu çocuklar işi zevk ve heyecanla yapmaktalar, ama bir süre sonra bundan sıkılacaklar, biteviyeliğin bezdiriciliğine düşecekler. Bunlara kesinlikle yeni bir takım yöntemler gösterelim ki, işe aynı heyecanla devam edebilsinler.” demiştir.

Hocamız çok haklıydı. Rutin el-işi çalışması zaman boyunca, her hasta apayrı bir serüven oluştursa bile, insanı sıkıyordu. Böyle bir çalışma bilim olarak da nitelendirilemeyeceğine göre, Olsa olsa hastalara verilen bir hizmettir ya da para kazanmanın bir yolu.

İşte bu biteviyeliği önlemenin tek yolu, bizce bilimsel araştırma yapıp yeni bir şeyler ortaya koyabilmektir. Elbette bunun için geniş bir hayal gücü, ayrıştırıcı bir zeka, sentez yapabilme kapasitesi, çalışma isteği ile dolu olmak gerekir. Ama bütün bunlar bir yaşam biçimi olarak sonradan insanlara kazandırılamaz mı? Bilim adamı yetıştirmek için donatılmış kurumlar yok mu? Bu kurumlar, insanlardaki Tanrı vergisi olan, ama gizli kalmış bu yetenekleri ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Kendiliğinden olmasını beklersek, çevremizdeki bilim adamlarını saymak için parmaklarımız fazla bile gelir. Hiç dikkat edilmişmidir, neden büyük ansiklopedilerde Türk bilim adamı isimleri okyanustaki birer damla su kadar azdır? Belki “neme lazım?” demekten ya da tanıtım noksanlığından. Büyük bir olasılıkla da araştırma ile bulma yetkinliğine ulaşamamış olmaktan.

Ne var ki, özellikle koroner bypass cerrahisini incelediğimizde, yurdumuzda bütün dünyanın da önüne geçen buluşlar, atılımlar yapıldığını görmekteyiz. Bunları Türk hekimleri başarmıştır. Ne kadar kıvanç duysak azdır. Çünkü böylesi ilerlemelere öncülük etmeye Türk tıbbı susamıştı. Daha da ilerilere gitmeyi umuyoruz, bekliyoruz. Bu ilerlemeyi başaran Dr. Haldun Karagöz le yaptığımız bir E-mail yazışmasında bakın ne diyor :

“Birçok batı ve doğu ülkesi cerrahlarına eğitim veriyoruz. Eski yıllarda Türk cerrahlarının eğitim almak üzere gittikleri yurtdışı kliniklerden önemli cerrahların yeni bir şey öğrenmek üzere buraya gelmeleri ne güzel bir sonuç ”

Bu hepimizin göğsünü kabartacak bir durumdur. Burada yurtdışından gelen “önemli” cerrahların da hakkını yemiyelim. Sanki onlar Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (SAV)’ ın “Bilim Çinde bile olsa git onu al” hadis-i şerifine uyarak kalkıp Türkiyeye gelmişlerdir. Kişisel gururlarını bir yana bırakarak bunu yapmışlardır. Her yönüyle çok dikkat çekici bir durumdur.

Burada çok önemli bir nokta daha var. Dikkat edildiyse, açık-kalb cerrahisinde yapılan ileri atılımların hemen hepsi bilerek ya da bilmeden, isteyerek ya da istemeden ekstrakorporeal dolaşımı, dolaylı olarak açık-kalb cerrahisini terkedip ameliyatları kapalı yöntemle yapmaya yöneliktir. Başka bir deyişle işi daha sade bir yolla çözümlameye yönelik atılımlardır bunlar.

Bizim baştanberi söylemeye çalıştığımız da bu idi. Ne var ki biz bazı kimyasal ya da biyolojik çözümlerle, sadece koroner bypass ameliyatlarının değil, fakat TÜM KALB-DAMAR AMELİYATLARININ EKSTRAKORPOREAL DOLAŞIM KULLANILMADAN yapılabileceğini dile getirmeye çalıştık. Çünkü bazı hallerde yapılacak ameliyat için tamir edilecek alanı geniş biçimde görüş açısı içine almak gerekebilir. Bunun için, küçük değil, fakat büyük bir kesi yapıp, ama kalb-akciğer makinası kullanmadan ameliyatı gerçekleştirmek çok yararlı olacaktır. Üstelik bilirsiniz cerrahide yarı şakayla söylenen bir ünlü deyiş vardır : “Büyük cerrahlar büyük kesiyle ameliyat yaparlar”(!).

Bu çalışma boyunca yer yer çok tekrarladık, ama bu konuya burada bir daha dönüyoruz. büyük ustamız, tıbbın babası İstanköylü (şimdi Kos adası) Hippocrates‘in, M.Ö 4 üncü yüzyıl dolaylarında ortaya koyduğu ” primum nil nocere…” diye başlayan şu 4 temel ilkesi doğrultusunda davranılıp, başka hiçbir şey yapılmasaydı, tıp bu gün geldiği noktaya varabilirmiydi? Kaldı ki, Hippocrates de dördüncü ilkesiyle ilerlemeye değinmiştir:

I. ilke – Önce zarar verme.
II. ilke – Hastalığı onun zıddıyla iyileştir (allopathie)
III. ilke – Ağırbaşlı ve ılımlı davran.
IV. ilke – “Her şey kendi zamanı içindir. Bir girişim bu gün zararlıdır, ama yarın hayat kurtarıcı olabilir.”

Bu sözler şimdi bile değerini korumaktadır. Ama bundan ilerisini hiç bir biçimde düşünmemek te büyük yanılgı olur. O halde, yaşlı bir meslekdaşları olarak, genç hekimlere bizim önerimiz, araştırmacılığı bir yaşam biçimi haline getirip, bulundukları dalda çok daha ileri bilimsel atılımlar yapma olanağına kavuşmalarıdır.

Bu bir öğütleme; tutulur ya da tutulmaz, o gençlerin karar vereceği bir iştir. Ama ilerlemenin, yeni bir şey bulmaktan ötürü, o aşırı heyecanı tatmanın anahtarı da burada saklıdır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>